Kulaz H. (Yürütücü), Tunçtürk R., Tunçtürk M.
Yükseköğretim Kurumları Destekli Proje, 2020 - 2021
Dünyanın her tarafında geniş alanları şiddetli bir şekilde etkileyerek ürün verimliliğinin düşmesine neden olan ve bitkileri hayat döngülerinin her safhasında önemli düzeyde etkileyen tuzluluk, en önemli tarımsal ve çevresel faktörlerden biridir. Yeryüzünde 800 milyon ha’dan fazla alan tuzdan etkilenmiştir (Türkan & Demiral, 2009). Bu miktar dünyanın toplam arazilerinin %6 ‘sından fazlasına karşılık gelmektedir (Munns & Tester, 2008). Bu alanlara her yıl tuzdan zarar gören 2 milyon ha tarım arazisinin katıldığı düşünülmektedir (Tuteja, 2007). Ülkemizin öz yapısında tuzluluk ve alkalilik sorununu içeren toplam alanımız 1.518.722 ha'dır ve tüm arazi varlığımızın yaklaşık %2'sini oluşturmaktadır (Güçer et al.). Rizosferde NaCl artışına bağlı olarak ortaya çıkan tuzluluğun, tuz stresi altındaki bitkilerin gelişiminin engellenmesinin birinci nedeni: Negatif su potansiyeline sahip olan topraktan suyun alınmasının zorlaşması dolayısı ile su stresi (osmotik etki)’dir. İkici nedeni, potansiyel olarak zehir etkisine sahip Na+ ve/ya da Cl – iyonlarının yol açtığı doğrudan bir zehir etkisinin ortaya çıkmasıdır. Üçüncü neden ise, enerjinin asıl amacından farklı kullanılmasıdır (Bernstein, Ioffe, & Zilberstaine, 2001; Salisbury & Ross, 1992). Tuz stresi ile genellikle bitki hücreleri için çok toksik olan bitkideki reaktif oksijen türlerinin (ROS) üretilmesi sağlanmaktadır. Bu ürünler (ROS) proteinler, lipidler, DNA ve karbonhidratlar dahil birçok biyomoleküle kolayca karışabilmektedir. Bitkilerde katalaz (CAT), süperoksit dismutaz (SOD), askorbat peroksidaz (APX) ve glutation redüktaz (GR), glutation, askorbat ve prolin gibi antioksidan faaliyetler hücreleri ROS' un zararlı etkilerine karşı korurlar. Yapılan çalışmalarda; tuzun (NaCl), antioksidan aktivite üzerindeki etkisinin inhibe edici veya uyarıcı nitelikte olabileceği bildirilmiştir. |