Kölelik ve Zarafetin Birleştiği Halka: Halhal


Creative Commons License

Solmaz M.

TÜRÜK, sa.31, ss.127-136, 2022 (Hakemli Dergi)

  • Yayın Türü: Makale / Tam Makale
  • Basım Tarihi: 2022
  • Doi Numarası: 10.12992/turuk1261
  • Dergi Adı: TÜRÜK
  • Derginin Tarandığı İndeksler: MLA - Modern Language Association Database
  • Sayfa Sayıları: ss.127-136
  • Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Adresli: Evet

Özet

Öz

Bilinen tarihin ilk dönemlerinden bu yana kullanılan, insanın var olduğu her yerde karşımıza çıkan halhal; İran, Mısır, Hindistan’da yaygın olarak kullanılırken, ülkemizdeki kullanımı genellikle Güneydoğu illerimizde olmuştur. Avrupa halkları arasında yaygın olarak kullanıldığı, Alp önlerinden, Tuna boyuna, Ren’den Rhôn’a kadar olan Avrupa’nın hemen her bölgesindeki M.Ö 1800 sonrasına ait tümülüslerde bulunmasından anlaşılmaktadır. Hint inancının en önemli isimlerinden olan tanrı Şiva’nın ayağında dünyanın evriminin, devamlılığının ve çözülüp yok oluşunun güçleri olurken, Kara Kıtadan Amerika’ya taşınan 14 ila 20 milyon arası Afrikalının ayağında köleliğin simgesi olmuştur. Divan edebiyatında ise Bâkî gibi kimi şairlerimizde estetik duygulara hitap eden bir imge durumuna gelmiştir.

İnsanın doğal eğilimi olan güzel ve güzelliklere karşı duyduğu haz ve hoşlanma duygusu, güzeli ve güzelliği bulma arayışını beraberinde getirmiştir. Halhal; binlerce yıldır değişik çeşitleriyle farklı şekillerde ve amaçlarda değerlendirilmiştir. Ayak bileklerinde bazen köleliğin simgesi olarak onun özgürlüğünü kısıtlarken, bazen kadınların ayak bileklerinde zarafetin simgesi olmuş bazen de hışhış adını alarak evcil güvercinlerin ayağında yerini almıştır. Kimi zaman Yörük kadınlarının ayağında yılanları kaçırmak için bir nesneye dönüşürken kimi zaman çadırda uyuyan bebeği uyandığında haberi olması için çocuğun ayak bileğinde bir haberci olmuştur. Farklı zaman, uzam ve kültürel çevre ile birlikte değişikliklere uğramış, süs ve zarafet unsuru olarak kullanılsa bile, her toplumdaki ince zevklere göre farklı nesnelerden üretilerek gelecek nesillere aktarılmış ve varlığını sürdürmüştür.

Abstract

Anklet, which has been used since the first periods of known history and is encountered everywhere where people exist; While it is widely used in Iran, Egypt and India, its use in our country has generally been in our Southeastern provinces. It is understood that it was widely used among European peoples, from the fact that it was found in tumuli after 1800 BC in almost every region of Europe from the fronts of the Alps to the Danube, from the Rhine to the Rhôn. While the forces of the evolution, continuity and dissolution of the world were at the feet of the god Shiva, one of the most important names of Indian belief, it became the symbol of slavery at the feet of 14 to 20 million Africans who moved from the Black Continent to America. In Divan literature, it has become an image that appeals to aesthetic feelings in some of our poets such as Bâkî.

The sense of pleasure and enjoyment of beauty and beauty, which is the natural tendency of human beings, has brought along the search for beauty and beauty. Anklet; For thousands of years, it has been evaluated in different ways and for different purposes. While sometimes restricting her freedom as a symbol of slavery on her ankles, it sometimes became a symbol of elegance on the ankles of women, and sometimes took its place on the feet of domestic pigeons, taking the name "hışhış". Sometimes it turns into an object in order to smuggle snakes at the feet of Yörük women, and sometimes it becomes a messenger on the child's ankle to be aware of when the baby sleeping in the tent wakes up. It has undergone changes with different time, space and cultural environment, and even if it is used as an ornament and an element of elegance, it has been produced from different objects according to the fine tastes of each society and transferred to future generations and has continued its existence.