LRRC17, katepsin-k, TRACP-5B ve bazı kemik yapım belirteçlerinin postmenopozal osteopeni ve osteoporoz tanısındaki rolü: Frax ile ilişkisi


Tezin Türü: Tıpta Uzmanlık

Tezin Yürütüldüğü Kurum: Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Temel Tıp Bilimleri Bölümü, Türkiye

Tezin Onay Tarihi: 2024

Tezin Dili: Türkçe

Öğrenci: HAKAN BOZAN

Asıl Danışman (Eş Danışmanlı Tezler İçin): Halil İbrahim Akbay

Eş Danışman: Zübeyir Huyut

Özet:

Giriş ve Amaç: Osteoporoz, düşük kemik mineral yoğunluğu ve kemik dokunun mikro-mimari yapısının bozulması sonucunda kemik gücünde azalma ve kırık riski artışı ile karakterize ilerleyici bir metabolik kemik hastalığıdır. Dünya genelinde yaklaşık 200 milyon kadını etkilediği bilinmektedir. Günümüzde, dual-enerji X-ışını absorbsiyometrisi (DXA) ile kemik mineral yoğunluğu (KMY) ölçümü, en yaygın kullanılan ve osteoporoz tanısında altın standart yöntem olarak kabul edilen yöntemdir. Ancak DXA'nın yüksek maliyet, daha uzun tarama süresi, az da olsa radyasyon içermesi, çekim tekniği ve cihaz kalibrasyonundan kaynaklanan hatalar, kolay bulunamaması ve taramayı yapacak uzman personele gerek duyulması gibi birtakım kısıtlamaları bulunmaktadır. Bu durum, osteoporoz tanı, tedavi ve yönetimi için alternatif bir tanı yöntemine ihtiyaç duyulmasını gerekli kılmaktadır. Yakın zamanlarda, hücresel kemik matriksi bileşenleri tanımlanarak, bu belirteçler kemik yapım ve yıkım belirteçleri olarak sınıflandırılmıştır. Kemik döngüsünü etkin bir şekilde gösteren biyobelirteçler, osteoporozun daha erken bir evrede değerlendirilmesinde faydalı bilgiler sunabilmektedir. Çalışmamızda kemik döngüsü belirteçlerinden P1NP, P1CP, Kemik-ALP, Osteokalsin, TRACP-5B, Katepsin-K ve yeni bir kemik döngüsü belirteci olabileceği değerlendirilen LRRC17'nin postmenopozal ostepeni-osteoporozda nasıl değiştiğini ve bu parametrelerin postmenopozal osteopeni-osteoporozu sağlıklı bireylerden ayırmada ve ayrıca osteopeni-osteoporozu birbirinden ayırmada DXA'ya alternatif tanı aracı olarak kullanılıp kullanılamayacağını ve kırık riski hesaplama aracı olan FRAX ile anlamlı bir ilişkisinin olup olmadığını değerlendirmektir. Gereç ve Yöntem: Bu araştırmaya etik kurulu onayından sonra Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Dursun Odabaş Tıp Merkezi Ek Hizmet Binasındaki Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon polikliniklerine başvuran çalışma kriterlerine uyan 90 gönüllü kadın çalışmaya dahil edilmiştir. Çalışmaya katılan gönüllüler KMY lomber (L1-4) T skorlarına göre kontrol grubu (20), osteopeni grubu (35) ve osteoporoz grubu (35) olmak üzere üç gruba ayrıldı. Çalışmaya dahil edilen kişilerden alınan kanlardan santrifüj sonrası elde edilen serum örnekleri, çalışmanın yapılacağı zamana kadar -80 °C'de muhafaza edildi. Bu serum örneklerinden çalışma günü LRRC17, Katepsin-K, TRACP-5B, Osteokalsin, P1NP, P1CP ve Kemik-ALP ELİSA yöntemi ile ölçüldü. Verilerin istatiksel analizinde SPSS (versiyon 26.0, SPSS Inc, Chicago) paket programı kullanıldı ve p ≤ 0.05 istatiksel olarak anlamlı kabul edildi. Bulgular: Lomber ve Kalça T skorları osteoporoz ve osteopeni gruplarında kontrol grubuna göre, osteoporoz grubunda ise osteopeni grubuna göre daha düşük bulundu (p<0.001). OYMOKR ve OYKKR değerleri osteoporoz ve osteopeni gruplarında kontrol grubuna göre, osteoporoz grubunda ise osteopeni grubuna göre daha yüksek bulundu (p<0.001). Ayrıca, osteoporoz ve osteopeni gruplarında Osteokalsin ve Kemik-ALP değerleri kontrol grubuna göre, osteoporoz grubunda ise Osteokalsin osteopeni grubuna göre daha yüksek bulundu (p<0.001). TRACP-5B, LRRC17, P1CP ve P1NP değerleri, osteopeni ve osteoporoz gruplarında kontrol grubuna göre daha yüksek iken (p<0.001), osteopeni ve osteoporoz grupları arasında ise anlamlı bir fark bulunmadı (p>0.05). Osteopeni grubunda Kat-K düzeyleri kontrol grubuna göre daha yüksek iken (p=0.012), osteoporoz ve osteopeni grupları arasında anlamlı fark saptanmadı. Hastalığın (osteopeni ve osteoporoz) teşhisinde biyobelirteçlerin tanısal performansları değerlendirildiğinde TRACP-5B, LRRC17, P1NP, OK, Kemik-ALP, P1CP ve Kat-K biyobelirteçleri sırasıyla 0.98-0.97-0.96-0.95-0.93-0.74 ve 0.71 AUC değerleri ile hastaları sağlıklı gönüllülerden ayırt etmede başarılı parametreler oldu. Osteoporozu osteopeniden ayırmada biyobelirteçlerin tanısal performansları değerlendirildiğinde Kemik-ALP, OK, P1NP, LRRC17, TRACP-5B, P1CP ve Kat-K biyobelirteçlerinin sırasıyla 0.92-0.72-0.66-0.65-0.65-0.60 ve 0.56 AUC değerleri olduğu gözlendi. OYMOKR ile kemik döngüsü belirteçleri arasındaki ilişkisi incelendiğinde; OYMOKR ile TRACP-5B, Osteokalsin ve LRRC17 seviyeleri arasında pozitif yönde ve orta düzeyde (r değeri sırası ile 0.403- 0.471 ve 0.415) anlamlı bir korelasyonun olduğu tespit edildi. OYKRR riski ile kemik döngüsü belirteçleri arasındaki ilişkiler, OYKRR ile Osteokalsin ve LRRC17 seviyeleri arasında pozitif yönde ve orta düzeyde (r değeri sırası ile 0.493 ve 0.424) anlamlı bir korelasyonun olduğunu gösterdi. Ayrıca, çoklu regresyon analizi, Osteokalsin ve Katepsin-K'nın birlikte pozitif yönde OYMOKR'ne etki eden faktörlerden olduğunu gösterdi. Ek olarak regresyon analizi, bir birimlik Osteokalsin artışının OYMOKR değerini yaklaşık %20 ve bir birimlik Katepsin-K artışının ise OYMKOR değerini yaklaşık %37 artırdığını ortaya koydu. P1CP'nın ise yaklaşık bir birimlik artışının OYMOKR değerinde yaklaşık %2'lik azalmaya etki ettiği görüldü. Tartışma ve Sonuç: Çalışmamız özellikle TRACP-5B, LRRC17 ve P1NP belirteçlerinin hastaları (osteopeni-osteoporoz) sağlıklı kontrollerden ayırmada çok iyi performansa sahip olduğunu gösterdi. Ayrıca Kemik-ALP, osteoporozu osteopeniden ayırmada çok iyi bir performans gösterdi. Özellikle sosyoekonomik düzeyi düşük olan ülkelerde ve DXA'ya erişimde sıkıntı olan yerlerde DXA'ya göre daha kullanışlı, daha ucuz, tekrarlanabilirliği daha kolay olması amacıyla, KDB'lerden özellikle TRACP-5B, LRRC-17, P1NP, Osteokalsin ve Kemik-ALP'nin tanıda DXA'ya alternatif olarak kullanılabileceğini öngörmekteyiz. Ancak bu parametrelerin hem tanıda hem de osteopeni ve osteoporozu birbirinden ayırmada DXA'nın yerine kesin olarak kullanılmasını öngörebilmek için, daha geniş hasta popülasyonlarında ve moleküler düzeyde çalışmaların da dahil olacağı detaylı çalışmalara ihtiyaç vardır.