KÂDÎ ABDÜLCEBBÂR VE KADÎ BÂKILLÂNÎ’NIN İMAN ANLAYIŞI


Tezin Türü: Yüksek Lisans

Tezin Yürütüldüğü Kurum: Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi, İlahiyat Fakültesi, Temel İslam Bilimleri Bölümü, Türkiye

Tezin Onay Tarihi: 2020

Tezin Dili: Arapça

Öğrenci: FIRAS NAJM ABDULLAH JADDOA

Danışman: Metin Yıldız

Özet:

İman meselesi İslam dininde mühim meselelerden biridir. Öyle ki iman konusu dinin, üzerine bina edildiği temel dayanaktır. İman kelimesi sözlük ve terim olarak birçok anlama gelmektedir. İman kalbin kendisinde itminan (huzur ve sükûnet) bulduğu şeydir. Bizim de konumuz olan imanın şer'i anlamı konusunda ise âlimlerin farklı görüşleri vardır. Nitekim bazıları imanın sadece kalp ile tasdik olduğunu bazıları imanın kalp ile tasdik ve dil ile ikrar olduğunu ve bazılarının ise kalp ile tasdik dil ile ikrar ve organlarla yapılan amellerden ibaret olduğunu söylemişleridir. İşte bu sonuncu görüş, Eş'ari âlimi Kadı el-Bâkıllânî'nin ve Mu'tezile âlimi Kadı Abdülcebbar'ın benimsedikleri görüştür. Onlara göre amel imandandır. Bu meselenin âlimler ve özellikle kelamcılar arasında tartışılmasının sebebi büyük günah işleyen kimse mü'min mi kâfir midir? konusudur. Kadı Abdülcebbar bu konuda görüş bildirmiştir. Nitekim ona göre büyük günah işleyen kişi ne mü'mindir ve nede kâfirdir o, el-menziletu beyne'l-menzileteyn olarak tabir edilen iman ile küfür arasında bir konumdadır. Ona mü'min diyemeyiz çünkü kendisinde büyük günah ve isyan sadır olmuştur. Kâfir de diyemeyiz çünkü amel-i salih işlemiştir. Şayet tövbe ederse Allah kabul eder. Tövbe etmeden ölürse ebedi cehennem ateşinde kalır ve peygamberin (s.a.v.) şefaatine de mazhar olmaz. Kadı el-Bâkıllânî'nin görüşü ise bundan farklıdır. Nitekim el-Bâkıllânî'ye göre büyük günah işleyen kişi yaptığı güzel amelden dolayı mü'mindir. Tövbe etmeden ölürse dahi ebedi olarak cehennemde kalmaz. Allah dilerse ya af eder veya peygamberler, şehitler ve kendisine şefaat hakkı verilenlerin şefaatine mazhar kılar veya Allah dilerse onu cehenneme koyarak cezalandırır sonra oradan çıkartır ve rahmetiyle onu cennetine koyar. Küfür meselesine gelince Kâdı Abdülcabbar'ın bu konudaki görüşü şöyledir; küfür hiçbir baskı altında kalmadan hükmünü bile bile büyük günah işleyerek Allah'a isyanda bulunmaktır. Başka bir açıdan küfür; Allah'u Teâla'nın kendi nefsine ispat ettiği şeyleri ona ispat etmemek veya bunları inkâr etmektir. el-Bâkıllânî de bu konuda görüş bildirmiştir. Ancak el-Bâkıllânî küfrü farklı kısımlarda ele almıştır. Biri itikâdî olandır ki mekânı kalptir. Diğeri ameli ve kavli (sözlü) küfürdür. Bu ise söz ve eylemler ile Yüce Allah ve Peygamber'e (s.a.v) karşı çıkıp haddi aşmaktır. İmanla ilgili meselelerden biri de el-menziletu beyne'l-menzileteyndir. Nitekim bu kavramla kast edilen büyük günah işleyene ne mü'min ve ne de kâfir denilemeyeceğidir. Kadı Abdülcebbar bu görüştedir. Zira bu görüş mutezilenin beş temel ilkelerinden biridir. el-Bâkıllânî ise bu ilkeyi (el-menziletu beyne'l-menzileteyn) kabul etmez. Çünkü ona göre kişi ya mü'mindir ya da kâfirdir. Bu nedenle salih ameller işlediğinden dolayı büyük günah işleyen kişi mü'mindir ve tekfir edilemez. Anahtar Kelimeler: Kelam, Kadî Abdülcebbâr, Kâdî Bakıllânî, İman, küfür, fısk, büyük günah