in: Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi Ağıtları ve Kadın Kimliği, Prof. Dr. Sinan Sönmez,Dr. Özgür Işık, Editor, Duvar Yayınları, İzmir, pp.629-662, 2022
Ağıt,
genellikle bir kaybın ardından yakılan ezgisel aktarımın kültürel seslerden
oluştuğu, sözün güçlü tutulduğu, ölüm arkasından söylenen lirik türlerden
biridir. Kaybın geride bıraktığı yoksunluk ağıt yakımında hem toplumsal hem de
bireysel eksikliğin o an için kabullenilmesinin zor olduğu bir sürecin
gösterilmek istenmesiyle doğaçlama bir şekilde meydana getirilir. Ağıtların
genellikle kadınlar tarafından yakılmasının kimliksel sosyal konumuyla ilintili
geliştiği ve sosyal kalıpyargılar ile pekiştiği görülmekte, aynı zamanda Doğu
ve Güneydoğu Anadolu Bölgesinde ağıtların hala yakılıyor olması, kadınların sosyal/ekonomik
ve kültürel olarak hayat şartlarında çok fazla değişikliğin olmadığını
göstermektedir. Feodal yapı ve sosyal kalıpyargıların kadın kimliği oluşumuna
çok büyük etkileri olmuştur. Ağıtın her yörede farklı yakılması, coğrafi ses
işaretlerinin yanı sıra kullanılan dilin kültür bağlamında özerkliği ile
ilintili gelişmektedir. Aynı zamanda ağıdın yakılma şekilleri; kültürün ölüme
nasıl yaklaştığına, kaybın niteliğine ve yoksunluğun büyüklüğüne göre
değişmektedir. Kadın ağıtlarının genel olarak protesto ve isyan işlevinde olduğu
kanaatinden yola çıkarak sosyal işlevler üzerinden teori oluşturulmuştur.
Protesto ve isyanda kathartik etkinin birlikte görüldüğü ağıtlar da mevcuttur.
Ağıtlarda kayıp kişinin gerçek muadili yaşayan birileriyse ilençler vasıtasıyla
protesto işlevi devreye girmektedir. Doğal bir ölüm ise yükleme kuramı
kapsamında dua, kader, felek, takdiri ilahi gibi söylemler, dini inancın
bireyler üzerindeki etkisi dolayısıyla hem seyirci hem yakıcı için isyanın yaradandan
bilinmeyene doğru yön değiştirdiği ve sosyal öğrenme kuramı kapsamında
ağıtların katalizör, kathartik işlevi olarak insan psikolojisinde yer ettiği
görülmüştür. Ağıt yakımının sosyal organizasyonların devamını sağladığı ve
kadınlar arasındaki empatik ilişkiyi güçlendirdiği gözlemlenmiştir. Ağıt
yakımlarının genç kuşak tarafından gittikçe azalması, teknolojinin neredeyse
bütün kırsal kesimde mevcudiyetine bağlanabilir ve yeni kuşağın geleneği çok
önemsememesinden kaynaklı olduğu düşünülebilir fakat tek gerekçeler olmadıkları
da aşikâr. Modern hayatın ihtiyaçlarına ayak uydurmaya çalışan genç kuşağın,
ileriki yaşlarda aile büyüklerine yakılan ağıtları dinlemek üzerine özel bir
yönelişleri olduğu görülmüştür. Tüm bu olumsuzluklara rağmen kırsal kesimde otuz
yaş üstü kadınların kendi içinde hala bir sürekliliğinin olması da geleneğe
bağlı kadınların yeni kuşağı da gruplarına ekleyerek bu geleneği uzun yıllar
sürdüreceği tahmin edilmektedir.