31. Ulusal Özel Eğitim Kongresi , İzmir, Türkiye, 22 - 24 Ekim 2021, cilt.1, sa.99, ss.147
İleri düzeyde ve karmaşık bir gelişimsel yetersizlik olan Otizm Spektrum Bozukluğu (OSB) davranışsal özelliklerine ilişkin ilk kaynaklar 18. yüzyıla kadar uzanmaktadır. Bireylerin sosyal ve bağımsız bir yaşam sürmelerini olumsuz etkileyen nörobiyolojik bir bozukluk olan OSB’nin nedeni tam olarak bilinmemekle beraber etiyolojisine dair şunlar söylenebilir. Belirtileri bireysel farklılıklar göstermekle birlikte OSB’ye farklı birçok genin, gebelikte ve doğum sırasında görülen hasarların, psikolojik durumların, sosyal çevre faktörlerinin ve farklı toksikasyonların neden olduğu düşünülmektedir (Bal, 2018). Tipik gelişen bireylerden farklı olarak OSB tanısı alan bireylerde hayat standartlarını etkileyen ve yaşamın ilk yıllarında ortaya çıkan iletişim ve etkileşim bozuklukları mevcuttur (Amerikan Psikiyatri Birliği, 2013). OSB’li bireylerde görülen bu bozukluklar, kendilerini yakın çevreleri dahil olmak üzere birçok çevrede niteliği düşük bir sosyalleşmeye itmektedir (Töret, Özdemir, Gürel-Selimoğlu, Özkubat, 2014). OSB’li bireylerin öz bakım ve günlük rutinlerde başkalarına bağımlı olmaları, sosyal duygulardan yoksun olmaları, yalnızlığı tercih etmeleri ve sosyalleşmemeleri hem kendilerini hem de ailelerini ve yakın çevresindeki bireyleri olumsuz etkilemektedir (Centelles, Assaiante, Etchegoyhen, Bouvard ve Schmitz, 2012). OSB tanısı alan bireylerin problemlerinin en aza indirgenebilmesi ve sosyal kabullerinin arttırılması için bu bireylerle işlevsel becerilerin çalışılması gerekmektedir (Sucuoğlu, 2009). Etkili çalışmaların yürütülmesinde OSB için tarama ve tanılama süreçlerinin erken yaşta gerçekleştirilmesinin büyük önemi vardır (Aksoy ve Şahin, 2016). Tarama sürecinde, aile hekimleri ciddi bir role sahiptir. Ülkemizde koruyucu ve tedavi edici sağlık hizmetlerinin bireylere ulaştırılması yönündeki çalışmalarda ciddi adımlar kaydedilmiştir. Bu adımlar çerçevesinde birinci basamak sağlık hizmetleri yeniden düzenlenip yaygınlaştırılmıştır. Herkesin kendi seçebileceği, kolayca erişebileceği, herhangi bir engelle karşılaşmaksızın danışabileceği, başvurabileceği bir aile hekiminin olması bu yaklaşımın ana unsurlarının başında gelmektedir. Bu sistemle kişiye yönelik koruyucu sağlık hizmetleri ile birinci basamak tanı, tedavi, rehabilitasyon ve danışmanlık hizmetleri verilmektedir. Alanyazın incelediğinde aile hekimlerinin OSB olan bireylerin fark edilmesi, yönlendirilmesi ve takip süreçlerine yönelik bilgi düzeylerini ve farkındalıklarını ortaya koyan herhangi bir araştırmaya ulaşılamamıştır. Bu araştırma da böyle bir gerekçe ile yapılmıştır. Araştırmada yarı yapılandırılmış görüşme formu ve anket uygulanmıştır. Bu araştırma, OSB’de tarama yönlendirme ve takip süreçlerinde aile hekimlerinin bilgi düzeyi ve farkındalıklarının ortaya konulması bakımından son derece önemlidir. Dolayısıyla bu araştırmanın amacı, OSB olan bireylerin fark edilmesi, yönlendirilmesi ve takip süreçleri hakkında aile hekimlerinin bilgi düzeyi ve farkındalıklarını ortaya koymaktır. Araştırma, nitel ve nicel verilerin birlikte kullanıldığı karma yöntemle yürütülmüştür. Araştırmada, amaçlı örneklem tekniğine göre 12 aile hekimi ile yüz yüze görüşülerek nitel veriler ve 60 aile hekiminin de bilgisayar ortamında anketleri doldurup araştırmacılara göndermeleri ile nicel veriler toplanılmıştır. Araştırma, 2021-2022 güz döneminde üç aylık bir süreçte gerçekleştirilmiştir. Araştırmada, katılımcılar OSB hakkında yeterli düzeyde bilgi sahibi olmadıklarını, kendilerine gelen bir hastanın OSB riskini taşıyıp taşımadığını ilk olarak aile beyanlarından yola çıkarak değerlendirmeler yaptıklarını ve OSB için herhangi bir tarama yapmadıklarını ifade etmişlerdir. Ayrıca katılımcıların, OSB riski taşıyan bireyleri uzman doktorlara yönlendirdikleri, takip süreçlerinde bazı problemler yaşadıkları, OSB olan bireylerin eğitimleri hakkında detaylı bilgi sahibi olmadıkları gibi çeşitli bulgular elde edilmiştir. Araştırmada, katılımcıların OSB hakkında daha fazla bilgi sahibi olmak istedikleri, takip süreçlerinde özel eğitim öğretmenleriyle iş birliği içerisinde çalışmak istedikleri ve özellikle daha erken yaşta tanı konulmasında rol almak istedikleri gibi sonuçlara ulaşılmıştır.