İnsan ve Toplum Bilimleri Araştırmaları Dergisi, cilt.10, sa.1, ss.706-727, 2021 (Hakemli Dergi)
Şizofreni, halen psikiyatrik bozukluklar içerisinde etki düzeyi ağır olarak
görülen, genellikle genç yaşlarda meydana gelen, genetik ve çevresel
faktörlerin yol açtığı karmaşık bir ruhsal bozukluktur. Bu araştırma,
şizofrenili bir bireyin yaşantısına yönelik sosyolojik bir projeksiyon tutma
amacını taşımaktadır. Araştırma, nitel araştırma deseninden olan durum
çalışmasından hareketle nitel veri toplama tekniğinin kullanıldığı betimsel
bir araştırmadır. Araştırma, 46 yaşında, evli ve iki çocuğu olan yetişkin bir
şizofrenili birey ile durum/vaka çalışması veya örnek olay incelemesi
şeklinde yapılmıştır. Araştırma, katılımcının yaşamına ilişkin detaylı bilgi
elde etmek için yarı-yapılandırılmış görüşme tekniği ile katılımcı,
katılımcının annesi ve kardeşi ile yüz yüze görüşmelere dayalı üç farklı
oturumda gerçekleştirilmiştir. Görüşme verileri ses kayıt cihazı yoluyla
toplanmıştır. Araştırma verileri, şizofreninin başlangıç evresine, tanılama ve
tedavi sürecine, aile ve sosyal yaşamına, intihara ve psiko-sosyal desteğe
ilişkin 6 farklı kategoride betimsel analize tabi tutularak yorumlanıp
sunulmuştur. Araştırmada, çocukluk döneminden itibaren katılımcının uslu,
sessiz olduğu, sınırlı sayıda arkadaşı olduğu bulgulanmıştır. Şizofreninin
başlangıç evresinde katılımcının sanrıları; kendisini duygu, düşünce,
davranışsal olarak olumsuz etkileyerek, onun mutsuz, çekingen, sinirli
olmasına yol açmıştır. Katılımcı, sosyal çevresinde gerçekleşen birçok şeyi
zihninde büyüterek, çevresindeki insanların kendisine karşı iyi olmadığını
düşünerek adım adım yalnızlaşmıştır. Şizofreni tanısından sonra katılımcı
ve ailesi için kabullenme süreci zor olmuş ve sorunun kendisinden ziyade,
çevresindeki insanlardan kaynaklandığı bulgulanmıştır. Tedavi amacıyla
ilaca başlama ve ilaca uyum dönemlerinde katılımcının güçlük yaşadığı
tespit edilmiştir. Tanı sonrasında düzelir umuduyla ailesi tarafından
katılımcının evlenmeye teşvik edilerek evlendirildiği tespit edilmiştir. Ancak
evlenip çocukları olmasına ve aile bireylerin tüm desteğine rağmen
katılımcı, geniş aile içinde bile yalnızlaşmayı tercih ettiği sonucuna
ulaşılmıştır. Hatta katılımcının toplumsal yaşam alanı ev ortamında sadece
bir oda ile sınırlı kalmıştır. Katılımcı ve ailesi, yetkililerden şizofreniyle
yaşama ve mücadele etme konusunda yeteri kadar psiko-sosyal destek
alamadığı için oldukça zor koşullarda yaşamlarını sürdürdükleri sonucuna
ulaşılmıştır. Bu araştırmada, şizofreni olgusuna yönelik araştırmaların
yaygınlaştırılması, şizofrenili birey ve ailelerine yönelik her türlü
önyargıdan uzak psiko-sosyal desteklerin sunulması önerilmektedir