Doğu Anadolu Sosyal Bilimlerde Eğilimler Dergisi, cilt.5, sa.1, ss.50-71, 2021 (Hakemli Dergi)
1920’li yıllarda Osmanlı Devleti yıkılmış, yerine Türkiye Cumhuriyeti kurulmuştu. Cumhuriyetin kurulması
bir devrimdi. Osmanlı Devleti dönemine ait birçok kurum tarihe karışmış ve bazılarının yerine yeni kurumlar
hayata geçirilmişti. Bu değişikliklerin içerisinde en çok tartışılanı din alanında yapılan değişikliklerdir. Hatta bu
tartışmalar günümüzde de devam etmektedir. Din eğitimi, toplumsal hayatta Osmanlı dönemindeki önem ve yerini
Cumhuriyet’in ilk yıllarında/devrim yıllarında/tek partili dönemde koruyamaz. Yapılan değişikliklerden en çok
öne çıkanlar; medreselerin kapatılması, tekkelerin kapanması, okullarda din dersi okutulmasına son verilmesi ile
İmam Hatip mektepleri ve ilahiyat fakültesinin faaliyetlerinin sona ermesidir. Bu değişikliklere din ile
ilişkilendirilen ve kutsallık yüklenen Arap harflerinin terkedilerek, yerine Latin harflerinin kabul edilmesi de
eklenebilir. Bununla birlikte tek partili dönemin sonlarına doğru din eğitimi tekrar hayata geçirilir. Bu durum bir
çelişki gibi görünse de temelinde değişen iç ve dış dinamiklerin sonucu olarak tarihte yerini alacaktır. Tabii ki
yöneticilerin tavrı da bu gelişmede önemli bir etkendir. Yukarıda bahsedilenler genelde Cumhuriyet dönemi eğitim
tarihi çalışmalarında yer almaktadır. Ancak Atatürk’ün tutumu konusuna ya değinilmemekte ya da önyargılı
olarak değerlendirmelerde bulunulmaktadır. Ayrıca Kur’an kursları konusuna hemen hemen hiç yer
verilmemektedir. Bununla birlikte tek partili dönem ile çelişkili bir durum yaratan, yaygın eğitim kurumu “Kur’an
kursları” ile halka din eğitimi verilmesi dikkat çekmektedir. Bu çalışmanın temel amacı tek partili dönemde din
eğitimi alanında yaşanan gelişmeleri incelemektir. Bu alandaki gelişmelerin Türkiye’deki siyasal, kültürel ve
toplumsal gelişmelere de ışık tutulacağı düşünülmektedir. Araştırma yöntemi olarak belgesel tarama ve arşiv
araştırması kullanılmıştır. Araştırma sonuçları örgün eğitim içerisinde din eğitiminin bir süre tamamen sona
erdiğini ancak yaygın eğitim kapsamında din eğitiminin önyargıların tersine kesintisiz devam ettiğini
göstermektedir.