Doğu Anadolu Bölgesindeki Türkülü Ağıtların Sözlü Tarih Açısından Önemi


Creative Commons License

Çakmak S.

Kültür Evreni, cilt.3, sa.47, ss.65-87, 2022 (SSCI)

  • Yayın Türü: Makale / Tam Makale
  • Cilt numarası: 3 Sayı: 47
  • Basım Tarihi: 2022
  • Dergi Adı: Kültür Evreni
  • Derginin Tarandığı İndeksler: Social Sciences Citation Index (SSCI)
  • Sayfa Sayıları: ss.65-87
  • Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Adresli: Evet

Özet

Milletlerin kimliksel bütünlüğünü bir arada tutan en bağlayıcı değer bir toprağa bağlılıktır ve bu toprak sayesindedir ki ulus, millet ve ülke bütünlüğü kolektif kimliği ve aidiyeti sağlamak için birlikte hareket etmek zorundadır. Toprak bütünlüğünü bozan saldırılar bu topraklarda yüzyıllarca gerçekleşmiş ve halk bu bütünlüğün parçalanma/dağılma ihtimaline örgütlenerek ve kolektif acı çekerek söylemlerinde yer vermiştir. Acının en somut göstereni ve duyguları etkili bir şekilde en gerçekçi dışa vuran söylemelik türlerden olan ağıt yakımı sadece kaybedilen sevdiğine yakılmamakta, kaybedilen yurt, ülkü ve geleceğe de yakılıp ülke için yas tutulabilmektedir. Doğu Anadolu Bölgesinin Rus işgaline maruz kalması sonucu kaybedilme tehlikesiyle yüzyüze gelen özellikle Bitlis ve Muş toprakları için türlü efsaneler, hikâyeler, destanlar ve ağıtlar yakılmıştır. Ayrıca Kerbelada katledilen Hz. Hüseyin’in oğlu Hüseyin için de hem mekânsal hem kişisel sözlü anlatılar hikâye, efsane ve mersiye şeklinde aktarılmakta, sözlü tarih olarak günümüzde işlevselliğini korumaktadır. Çalışmamızda bu yörelerde söylenen hikâyeli ağıtlar sözlü kültürde aktarıldığı şekliyle saha çalışması sonucu derlenmiş ve hikâyeli aktarılan ağıtlar notaya alınarak sözlü tarih açısından hem psikolojik hem de etnomüzikolojik açıklamalarına yer verilmiştir. Sözlü tarih başlı başına bir yöntem kabul edilerek sözlü kültürün geçmişi anlamlandırma ve kimliklenme oluşumuna değer kattığı bilinmektedir. Kaynak kişilerden derlenen bu türkülü ağıtların aile soy geçmişiyle bağlantısı hem kişisel tarih hem de kolektif tarihe farklı yansımaları olduğu görülmüş, sözlü anlatı zenginliğinin bireysel/kolektif psikoloji açısından değerlendirilmesinin ve karşılaştırmanın çift yönlü değerlendirilerek yapılmasının anlatıların ve hikâyelerin farklı bakış açılarını göstermesi açısından faydalı olacağı öngörülmüştür.