Ahlak Eğitiminde Temel Bir Dikotomi: Ahlak Eğitimi mi, Ahlak Eğitimi Felsefesi mi?


Aktürk E.

TRB2 ULUSLARARASI EĞİTİM BİLİMLERİ KONGRESİ, , Van, Türkiye, 24 - 26 Haziran 2022, ss.144

  • Yayın Türü: Bildiri / Özet Bildiri
  • Basıldığı Şehir: Van
  • Basıldığı Ülke: Türkiye
  • Sayfa Sayıları: ss.144
  • Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Adresli: Evet

Özet

Hiç kuşkusuz insanların kendilerini ahlaki açıdan geliştirme çabaları vardır ve eğitim, bu çabaların karşılık bulabilmesinin en uygun/mükemmel yollarını göstermektedir. Sözgelimi, Kant’a göre, eğitim toplumun bütün üyelerinin karşılıklı çabalarıyla bir insanlaştırma süreci olarak görülmelidir; çünkü eğitime ihtiyaç duyan tek varlık insandır ve insan ancak eğitim aracılığıyla ‘insan’ olur. Açıkça görüldüğü üzere, burada eğitim ve iyi insan olma arasında doğrusal bir ilişkinin olduğuna yönelik tartışmasız bir vurgu söz konusudur. Eğitim aracılığıyla edinilen bilginin ahlaki bir teste tabi tutulması; bu eğitim sonucunda ahlaki bir tutumun geliştirilmesi son derece önemlidir. Bu anlamda birey açısından bilişsel gelişim veya düşünme becerileri kadar değerli olan başka bir şey de onun ahlaki gelişimidir. Bu açıdan bakıldığında eğitim, insanın bu gibi ideallerini açıkça gerçekleştirmeye çalışır ve onların insani gelişimine odaklanır. Eğitimin bu hedefini ahlakla ilişkilendirmek ve eğitim-ahlak ilişkisi çerçevesinde bu süreci tartışmak kaçınılmazdır. Burada doğal olarak ahlak eğitiminin önemine ilişkin bir durum söz konusudur. Eğitimin bir dalı olarak ahlak eğitimi gençlerin bilişsel ve duygusal eğilim ve kapasitelerini de dikkate alarak onların daha iyi nasıl gelişebileceklerine (daha iyi olabileceklerine) ilişkin bir arayışın içindedir.

 Fakat buradaki temel tartışma ‘ahlak eğitimi felsefinden yoksun bir ahlak eğitimi, hedeflenen ahlaki gelişimle sonuçlanır mı?’ sorusu etrafında yürütülmektedir. Kişinin eylemelerine yönelik ahlaki bir değerlendirme yapabilmenin zorunlu ön-koşulu bu eylemelerin kasıtlı bir iradenin sonucunda ve özgürce meydana gelmiş olmasıdır. Eylem kasıtlı olmalı ve kazara meydana gelen olayların sonucu olmamalıdır; bu nedenle eylemin amacı bir şekilde öznenin bilincinde temsil edilmelidir. Yalnızca bilinçli nedenler tarafından yönlendirilen kasıtlı eylemler ahlaki olarak ifade edilebilir. Sözgelimi, dersini anlamadan tekrarlayan ezberci öğrenci ile uyduğu kuralların özünü, gerçek mahiyetini kavramayan çocuğun davranışı aynıdır. Çünkü çoğu zaman kurallara bağlı davranışın felsefi öneminin farkında olmak, kurallara bağlı olmaktan daha değerlidir.Sadece yanlış yapmayı önlemeye dönük bir bakış açısını geliştirmenin yetersiz olduğunu söylemek mümkündür. Kaldı ki tercihte bulunduğu eylemin mantığını kavrayamayan, eylemin olası sonuçlarını sonuna kadar analiz edemeyen bir bireyin iç tutarlılıkla ahlaki bir karaktere sahip olması kolay olmayacaktır. Bu anlamda bireyin kendi eylemlerini ancak rasyonel gerekçelerle tercih etmesi; kendi eylemlerinin felsefi-mantıksal analizlerini yapabilmesi son derece önemlidir. Ahlak eğitimi ancak böyle bir zeminden hareketle yapılırsa birey tarafından gerçek anlamda içselleştirilmiş bir ahlaki gelişimden söz etmek mümkün olabilir. Bu da ahlak eğitiminden önce ciddi bir ahlak eğitimi felsefesine ihtiyaç olduğunu ortaya koymaktadır.