Yakın Dönem Türkiye Araştırmaları, sa.40, ss.251-278, 2021 (ESCI)
Çalışmada 27 Mayıs askeri darbesinden sonra kurulan Yassıada mahkemesinde görülen mali yolsuzluk davalarından biri olan Örtülü Ödenek Davası’nın basın ve resmî kuruluşlarla ilgili olan kısmı ele alınmıştır. Mahiyeti itibarıyla devlet menfaatleri uyarınca kullanılması gereken örtülü ödenek Başbakanın inisiyatifindeydi ve bu ödenek kapsamında yapılan harcama bilgileri makbuzlarıyla beraber imha edilmeliydi. Ancak anlaşılan o ki makbuzlar Demokrat Parti iktidarda olduğu süre boyunca saklanmış ve imha edilmemiştir. 27 Mayıs’tan sonraysa söz konusu makbuzlar Yüksek Adalet Divanı tarafından incelemeye alınmış, böylelikle Örtülü Ödenek Davası ortaya çıkmıştır. Davanın odak noktası örtülü ödeneğin usulsüz kullanımına yönelik olup sanıklar ise dönemin Başbakanı Adnan Menderes ve Başbakanlık Özel Kalem Müdürü Ahmet Salih Korur’dur. Davanın tümünü tek bir çalışma çatısı altında ele almak oldukça zor olacağından basın ve bazı devlet kurumlarına yapılan harcamalar konu edilmiştir. Mahkemede her ne kadar önemli iddialar öne sürülüp deliller ortaya konulsa da çalışma sonunda sanıkların bu iddialar karşısında sundukları argümanların dikkate alınmadığı görülmüştür.
This paper discusses the part of the Disguised Allowance case, which is related
to the press and official institutions. The Disguised Allowance case is one of
the financial corruption cases brought before the Yassıada court after the May
27 military coup. The Disguised Allowance was the Prime Minister’s initiative,
which was to be spent in the interest of the state, and the expenditure information
generated under this allowance had to be destroyed together with the receipts.
However, the receipts were retained and not destroyed when the Democratic
Party was in power. Hence, after May 27, the Supreme Court of Justice examined the receipts, which resulted in the Disguised Allowance case. The purpose of the lawsuit was the misuse of disguised
allowance. The defendants in the case are Adnan Menderes, the then Prime Minister, and Ahmet Salih Korur, the Chief
of the Premiership Private Secretary. Consequently, since it would be tough to deal with the whole case under a single
framework, in this study the expenditures on the press and some government institutions are discussed. Although the
essential allegations were presented in court with evidence, it was observed that the defendants responded to these
allegations with various arguments, but they were not taken into account.