Heidegger, felsefî düşüncenin, tarihi boyunca Varlık Sorusu etrafında inşa edildiğini iddia eder; dolayısıyla felsefe, ilkin Sokrates-öncesi dönem ile ortaya çıkan ve zamanla bir çeşit bozulma olarak düşünülebilecek bir dönüşümle sonlanan bir süreç şeklinde düşünülür. Bu haliyle felsefe tarihi, aynı zamanda metafizik tarihidir ve metafizik tarihini Heidegger, düşüncenin kökenine işaret etmesi nedeniyle ilk başlangıç olarak adlandırır. Bununla birlikte ilk başlangıç, Heidegger için akıp gitmiş ölü bir geçmiş değildir; tam tersine tekrar düşünülmesi ve yeniden yorumlanması gereken, şimdiye ve geleceğe ilişkin bir evredir; çünkü düşüncenin, varlıkla ilgili sahih bir açılımı, ancak geriye dönük alışılmadık bir yorumlama etkinliği aracılığıyla gerçekleştirmesi söz konusudur. Böylece Heidegger, sahih düşünmenin olanağı olarak yorumladığı öteki başlangıç kavramına ulaşır. Bu aşamada düşünür için takınılması gereken tutum, bu iki başlangıç arasında sürekli bir gidip gelme hâlidir; çünkü Heidegger’in özellikle ikinci büyük yapıtı olarak görülen Felsefeye Katkılar’da merkeze aldığı Varlığın Hakikati ya da Olagelme gibi terimler, bizzat başlangıçlar arasındaki bu hareketlilik bağlamında kavranabilecek olan temel bir oluşa işaret etmektedir. Bu nedenle Heidegger’in düşüncesini anlamada kilit rol oynadığı düşünülen, fakat Varlık ve Zaman’a göre daha arka planda kalmış olan bu metne bakmak ve oradaki yaklaşımı görmek, böylece ortaya çıkan yeni kavramları ele almak önem arz etmektedir. Sonuç olarak bu makalenin amacını, Heidegger’deki temel sorunun, onun erken dönemi olarak düşünülen Varlık ve Zaman döneminde de, sonrasında da değişmediğini göstermeye çalışmak oluşturmaktadır. Bu bağlamda Heidegger’in anlaşılmaz görünen ve yorumlanması zor olan ve mistik tınısı bulunan kimi terimleri açıklanmaya çalışılacak, böylece Heidegger’in değişen terminolojisine rağmen düşüncesindeki devamlılığın varlığı gösterilmiş olacaktır.
Heidegger claims that philosophical thought, throughout its history, has been built around the “Question of Being”, therefore philosophy is thought of as a process that first emerged with the Pre-Socratic period and ended with a transformation that could be thought of as a kind of deterioration in time. As such the history of philosophy is also the history of metaphysics and Heidegger calls the history of metaphysics as the first beginning, because it points to the origin of thought. However, the first beginning is not a dead past for Heidegger, on the contrary, it is a phase of present and future that needs to be rethought and reinterpreted, because it is possible for thought to make an authentic opening of being only through an unusual retrospective interpretation activity. Thus, Heidegger arrives at the concept of the other beginning which he interprets as the possibility of authentic thinking. At this stage, the attitude to be adopted for the thinker is a state of constant oscillation between these two beginnings, because terms such as “Truth of Being” or “The Event”, which Heidegger centered especially in his “Contributions to Philosophy”, which is seen as his second great work, point to a fundamental becoming that can be grasped in the context of this mobility between beginnings. For this reason, it is important to look at this text, which is thought to play a key role in understanding Heidegger’s thought, but which has remained in the background compared to “Being and Time”, and to see the approach there, and thus to deal with the new concepts that have emerged. As a result, the aim of this article is to try to show that the basic problem in Heidegger has not changed in the period of “Being and Time”, which is considered as his early period, and after it. In this context, some terms that seem incomprehensible and difficult to interpret and have mystical tones will be tried to be explained, so that the con- tinuity of Heidegger’s thought will be shown despite the changing terminology.