5. INTERNATIONAL SOCIAL SCIENCES AND INNOVATION CONGRESS, Ankara, Türkiye, 12 - 13 Kasım 2022, sa.1, ss.622, (Özet Bildiri)
Müzik, insan yaşamının tarihi boyunca var olan, insan yaşamını ve paralelinde toplum kültürünün ayrılmaz
bir parçası olarak düşünülebilir. Binlerce yıllık tarihi, zengin ve çeşitli Anadolu coğrafyasında da birçok türde
zengin müzik kültürü geliştiği ve günümüze kadar geldiği bilinmektedir. Anadolu’daki müzik zenginliğinin
bilinmesi ancak belli bir şeklinin olmaması bir sorun olarak görülmüş ve ulus devlet sürecinde yapılan
çalışmalarla çözümlenmeye çalışılmıştır. 1930’lu yıllarda kurulan musiki muallim mektebinde başlayan batı
formlarında müzik eğitimi öğretmen adaylarını yıllarca Türk müziğinden uzaklaştırmıştır. Türkiye’de ilk Türk
müziği konservatuarı 1975 yılında kurulmuştur. Ülkenin kuruluşundan 52 yıl sonra gelen bu açılım sayesinde
yetişen sanatçıların öğrenciler yetiştirmesi de belli bir süreç gerektirmiştir. Söz konusu yıllar Türk müziği
adına kayıp yıllar olarak görülebilir. Birçok bestekar, birçok müzisyenin geçim dertleri ve ekonomik
sorunlarla yüzleştiği bu dönemlerde Anadolu müziğinden uzaklaşmak kaçınılmaz olmuş bunun yerine yeni
yeni ortaya çıkan pop müziği, radyo ve televizyonlarda boy göstermeye başlamıştır. Fransız ve Amerikan
ezgilerini içeren bu müzik türünün sevilmesi Anadolu halkının kendi müziğinden uzaklaştırılması ile
bağlantılı olabilir. Sonrasında ortaya çıkan Arabesk müziğinin temsilcisi olarak görülen bireylerin halk
tarafından kendileri ile özdeştirilerek benimsenmesi bu sektörde var olan ekonomik güç ve cazibe herkesi bu
yolda bir hayalperestlik içerisine sürüklemiştir. Açılan Türk müziği konservatuvarlarından yetişen sanatçılar
ve eğitimciler yavaş yavaş Anadolu müziği hakkında çeşitli çalışmalar yapmaya başlamıştır ancak 80’li
yıllarda başlayan taverna alışkanlığı ve 90’lı yıllarda Türk pop müziğinin yeniden şekillenmesi ile müzik
başka bir evrim geçirmeye başlamıştır. 2000’li yıllara gelindiğinde müzik tamamen toplum tarafından hızla
tüketilen bir eğlence malzemesine dönüşmeye doğru gitmektedir. Edebiyattan halkın yaşamından sanattan
uzak tamamen günlük yaşamın ve eğlence sektörünün hizmetçisi haline gelen müzik icracıları daha önce de
arabeskten hatırlandığı şekilde benimsenmiş ve Anadolu coğrafyasında Türk müziği tamamen yozlaşmaya
doğru itilmiştir. Bu durumun sebeplerini sadece müzik ile anlatmak elbette doğru değildir. Toplumun yaşam
biçimi ile şekillenen müziğin geldiği nokta toplumdan ayrı görülmemelidir. Bu çalışmada Türk Müziğinin
içinde bulunduğu durum incelenmiş ve çeşitli çözüm önerileri sunulmuştur.