MERİTOKRASİNİN DEMOKRASİ VE ETNOKRASİ PERSPEKTİFİNDEN İNCELENMESİ


İzci F., Çiçek Ç.

24. Uluslararası Kamu Yönetimi Forumu, Tunceli, Türkiye, 16 - 18 Mayıs 2024, ss.343-344, (Özet Bildiri)

  • Yayın Türü: Bildiri / Özet Bildiri
  • Doi Numarası: 10.11016/j.cmpb.2012.12.006
  • Basıldığı Şehir: Tunceli
  • Basıldığı Ülke: Türkiye
  • Sayfa Sayıları: ss.343-344
  • Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Adresli: Evet

Özet

Devlet inşasının en temel unsuru insandır. Beşeri faktör, devlette istikrar ve devamlılığı sağladığı gibi devletin sistemini ve yönetim şeklini de belirler. Burada önemli olan devlette önemli görev ve sorumlulukları alacak olan insanların merit özellikleri (liyakatli) olmakla birlikte, farklı yönetim sistemleri içinde bu özelliklerin nasıl karşılık bulduğu konusudur. Hiç şüphesiz, yönetim sistemlerinin dayandığı felsefi düşünceler ve yönetsel yetkiyi kullanma biçimleri, ülkelerin tarihsel arka planından bağımsız değildir. Dolayısıyla, konuyla ilgili her kelime ve kavramın tarihsel geçmişiyle birlikte irdelenmesi gerekir. Bu çalışma kapsamında ele alınan kavramlar incelendiğinde, demokrasi ve meritokrasinin köklerinin eskilere dayandığı, etnokrasinin ise literatüre sonradan girdiği görülmektedir.

Meritokrasinin her ne kadar izlerine antik dönemde rastlanılsa da modern anlamda ilk defa Michael Young tarafından 1958'de kullanılmıştır. Meritokrasi, toplumda liyakatin ve yeteneğin ön plana çıktığı, bireylerin sosyal konumları, faktörlerin adil ve şeffaf bir şekilde değerlendirilmesiyle belirlenmesidir. Meritokrasinin amacı, her bir kesimin adil bir ortamda gelişmesini ve eşitsizliğin en aza indirilmesidir. Dolayısıyla meritokrasi, başarı bireyin çabası ve yetenekleriyle ölçülmekte ve her türlü kayırmacılık ile ayrımcılığa karşı çıkan bir anlayıştır. Meritokrasi aynı zamanda eşit fırsatlar altında eğitilen bireylerin kişisel çabalarının bir sonucu olarak ortaya çıkan liyakat, bilgi, beceri ve başarının temsilcisidir. Bu anlayış çerçevesinde, toplumsal dönüşümü destekleyen, adil bir başarı dağılımını sürdürülebilir ve verimli bir toplum yapısı oluşturabileceğini savunmaktadır.

Demokrasi, kökenleri Atina kent devletleri dönemine kadar uzanan bir kavramdır. Yaklaşık 2.500 yıllık geçmişi olan bu kavram her dönem tartışılmış ve farklı biçimlerde yorumlanarak geliştirilmiştir. Temelde, tüm vatandaşların toplumsal ve ekonomik statüleri gözetilmeksizin eşit kabul edildiği ve belirli aralıklarla halkın seçtiği temsilciler vasıtasıyla iradelerini yönetime yansıttıkları sistem olarak edilir. Ancak, demokrasinin uzun tarihi geçmişi ve değişen şartlar, onu tek tip bir kalıba sokmaya engeldir. Modern yönetim anlayışı, bu kavramların birbirleriyle etkileşim içinde olduğu ve birlikte daha iyi, kaliteli, eşit, yaşanabilir, adil, liyakatli, sürdürülebilir ve vatandaş odaklı anlayış sergilemesi ile güçlenmektedir.

Etnokrasi ise tam anlamı ile demokratik olmayan, kurucu-ayrıcalıklı sınıf, sonradan göç edenler sınıfı ve yerli halk sınıfı gibi sınıfları olduğu, hakların ve ayrıcalıkların tahsisi etnik kimlikle belirlendiği bir anlayıştır. Etnokraside devlet, etnik-devlet özelliği taşıyan ve yerli halkın yurttaşlıktan mahrum bırakıldığı kısmi demokratik bir yapıya sahiptir.

Meritokrasi özünde, liyakat ve yeteneğin öncelikli olduğu bir sistem, demokrasi, halkın katılımı ve temsiliyeti ile ifade edilebilirken, etnokrasi ise yönetimde etnik kimliklerin ve ayrıcalıkların belirleyici olduğu bir sistemdir. Meritokrasi, demokrasiye toplumda liyakatin yanında eşit şartlarda bireysel yeteneğin ön plana çıktığı adil bir ortam oluşmasına zemin sağlamaktadır. Bu da demokrasinin temel prensipleri olan eşitlik, özgürlük ve adalet gibi kavramları ile bütünleşmektedir. Çünkü meritokrasi insanların sosyal ve ekonomik şartlarına bakmaksızın fırsat eşitliği ve liyakate dayalı bir anlayışı savunmaktadır.  Demokrasinin idealleri ile uyumlu bir şekilde, herkesin potansiyelini en üst düzeye çıkarabileceği uygun imkânlar sağlamasına fırsat tanımaktadır. Meritokrasi, demokrasi ile uyumlu bir biçimde işleyebilecek, demokrasinin de meritokrasiye engel olduğu bir alan olmadan yönetim anlayışı sağlıklı bir şeklide yürütülebilir. Ancak aynı uyumun meritokrasi ile etnokrasi arasında olduğu söylenemez. Etnokrasi, özü itibari ile yönetimde etnik kimlik ve ayrıcalığın ön planda olduğu bir anlayıştır. Bu durum, meritokrasinin özünü oluşturan liyakat ve yeteneğin öne çıkmasına engel oluşturmaktadır. Çünkü etnokraside, yönetim kademelerindeki pozisyonlar etnik köken ya da aidiyet temelinde belirlendiğinden meritokrasi ilkesi ile uyuşmaz. Dolayısıyla, etnokrasi, meritokrasinin ilke ve prensiplerine aykırı bir yapıya sahiptir. 

Sistemin ismi ne olursa olsun siyasallaşmış yönetimlerde, birçok kamu çalışanı doğrudan seçilmiş yetkililere karşı sorumluluk taşımaktadır. Ancak meritokratik yönetimlerde çalışanlar kamu personeli ise kendi işine odaklanmakta ve siyasal iktidar ile çok yakın ilişkide değildirler. Yönetimi de meritokrasi nepotizm, kronizm ve partizanlık gibi kayırmacılıkların önüne geçerek toplumsal işleyişi sağlıklı bir şekilde sürdürmeyi amaçlamaktadır. Bu yaklaşım, demokrasi ve etnokrasi perspektiflerinden incelediğimizde demokratik ilkeler ile uyumlu bir şekilde işlev görmesiyle önem kazmaktadır. Demokratik bir yapıda, liyakat ve yetenek temel alındığında, halkın katılımı ve temsiliyeti güçlenir. Ancak, etnokratik sistemlerde, etnik kimlik ve ayrıcalıklar öne çıktığı için meritokrasi ilkesi zayıflar. Dolayısıyla, meritokrasinin demokrasi ve etnokrasi perspektiflerinden incelenmesi, kamu yönetimindeki liyakat esaslı yaklaşımın toplumsal ve politik etkilerini anlamamıza yardımcı olur.

Bu çalışmanın amacı, her yönetim sisteminde tartışılan ve uygulanması en zor konulardan biri olan meritokrasinin demokratik yönetim sistemlerindeki önemi ve konumuyla, söylemde öyle olmadığı ifade edilse bile, eylemde belli bir elit veya etnik grubun yönetime hakim olduğu durumu ifade eden etnokrasideki algısının karşılıklı incelenmesi ve günümüz uygulamalarında örneklerle tartışılmasıdır. Çalışmada, demokratik yönetim düzleminde meritokrasi ve etnokrasinin çatışan yönleri, bunların kamu yönetimi ve kamu hizmeti sunumuna yansıması ile toplumsal yapıya olan etkilerinin analitik olarak irdelenmesi hedeflenmektedir.

Çalışma nitel araştırma yöntemi teknikleri ile; literatür taraması, kavramsal analiz ve karşılaştırmalı bir yaklaşım ile ele alınacaktır. İlk olarak, meritokrasi, demokrasi ve etnokrasi kavramlarını detaylı bir şekilde incelemek için literatür taraması yapılacaktır. Daha sonra, bu kavramların pratikteki yansımaları, toplumsal, politik sonuçlarını analiz etmek için kavramsal bir çerçeve oluşturulacaktır. Söz konusu kavramların felsefik ve kuramsal boyutları da dikkate alınarak, uygulanabilirlik noktasına karşılaşılan sorunlar analiz edilecektir. Son olarak, kamu yönetiminde liyakat esaslı bir yaklaşımın gerekliliği ve demokratik yönetim idealine ulaşmadaki rolü üzerinde durulacaktır.

Çalışma, kamu yönetimindeki yanlışlıkları ve yozlaşmayı minimize etmek amacıyla liyakatin ve adil bir yönetimin temel taşı olan meritokrasini önemini, bunun toplumsal refah düzeyine yapacağı katkı ve kamu yönetimini işleyişine yönelik oluşmuş menfi algıları zamanla değişmesi için yapılması gereken düzenlemelere önemli katkılar sağlayacaktır. Ayrıca, demokratik ilkelerin güçlendirilmesi, toplumun her alanında ihtiyaç duyulan niteliklere sahip bireylerin yetiştirilmesi ve hak etikleri konumlara gelmeyi önceleyen toplumsal bir inancın oluşmasına katkı sağlayarak, her türlü liyakatsizliğin önüne geçmek için öneriler sunulacaktır. Bu çerçevede çalışma, teori ile pratiği birleştirerek, kamu yönetimi alanında somut ve etkili adımların atılmasına katkıda bulunmayı amaçlamaktadır.

The most fundamental element of state building is human beings. The human factor not only ensures the stability and continuity of the state, but also determines the system and form of government. What is important here is the merit characteristics of the people who will take on important duties and responsibilities in the state, but how these characteristics correspond in different administrative systems. The concepts examined in this study are meritocracy, democracy and ethnocracy. Meritocracy is a system in which merit and ability are prioritized in society and the social position of individuals is determined by a fair and transparent evaluation of factors. The aim of meritocracy is to ensure that each segment develops in a fair environment and inequality is minimized. Democracy is a concept whose origins date back to the Athenian city-states. This concept, which has a history of approximately 2,500 years, has been discussed and developed in different ways. Ethnocracy, on the other hand, is an understanding that is not democratic in its full meaning, where there are classes such as the founding-privileged class, the class of later immigrants and the class of indigenous people, and the allocation of rights and privileges is determined by ethnic identity, The aim of this study is to examine the importance and position of meritocracy in democratic governance systems, which is one of the most difficult issues discussed and implemented in every governance system, and the perception of ethnocracy, which expresses the situation in which a certain elite or ethnic group dominates the administration in action, even if it is stated that this is not the case in rhetoric, and to discuss it with examples in today's practices. The study will examine the interaction of these concepts and their effects on public administration within the scope of qualitative research methods, literature review and conceptual analysis.