Cumhuriyet Dönemi Hadis Şerhçiliği: Ömer Fevzi Mardin Örneği


Kalaç R.

Yakın Doğu Üniversitesi İlahiyat Fakültesi dergisi (Online), cilt.8, sa.2, ss.275-294, 2022 (Hakemli Dergi) identifier

Özet

Hadis ve Sünnet malzemesini anlama ve yorumlama çabasında şerh çalışmalarının önemi büyüktür. Bundan dolayı tarih boyunca çok sayıda âlim hadislerin doğru anlaşılması ve yorumlanması hususunda büyük gayret sarf etmiş ve neticede hadisteki her ifadeyi açıklamayı hedef edinen şerh faaliyetlerine yönelmişlerdir. Bu faaliyetler her bölge her asırda olduğu gibi Türkiye’de Cumhuriyet döneminde de devam etmiş ve bazı isimler ön plana çıkmıştır. Bunlardan birisi de Ömer Fevzi Mardin’dir. Mardin ismiyle meşhur köklü bir ailenin ferdi olarak 1878 yılında Mardin’de doğan Ömer Fevzi, dönemin Suriye valisi Mardinizâde Seyyid Arif Paşa’nın oğludur. Annesi Zarife Hanım, Bedirhanoğulları ailesinden Bedirhan Paşa’nın kızıdır. Dedesi Seyyid Yusuf Sıdkî Mardin ise Nakşibendi ve Kadirî şeyhlerinden olup ikinci Abdulhamid zamanında kazaskerlik yapmıştır. Osmanlı döneminde Mardinizâdeler diye bilinen bu aile, aynı zamanda Ağa Çelebi’ye ithafen Ağazâdeler olarak da anılmıştır. Böylesine devlet görevlerine aşina ve tasavvuf ile tarikat kültürüne yakın bir ailede yetişen Ömer Fevzi, ailesinden etkilenerek öncelikle askeri okullarda eğitim görmüş ve yıllarca askerlik mesleğini icra etmiştir. Trablusgarp Savaşı esnasında Libya’da Arûsi Selâmi tarikatına intisap eden Ömer Fevzi, bu tarikatın Cumhuriyet dönemindeki şeyhi ve Pîr’i olmuştur. Asker kökenli biri olarak tarikata olan bu yakınlığı, Cumhuriyet dönemi bazı üst rütbeli subayların ve yöneticilerin bu tarikata bağlanmasını beraberinde getirmiştir. Hal böyleyken verdiği bazı fetvalardan ve benimsediği muhtelif görüşlerinden dolayı eleştiri konusu olan Ömer Fevzi, Misyonerlik gibi çeşitli ithamlara ve suçlamalara maruz kalmıştır. Askeri ve tasavvufî alanda oldukça etkili olan Ömer Fevzi, hadis ilimleriyle de iştigal etmiş ve Hadisi Şerifler Mevzulara Göre Tasnifli-Şerhli adında bir eser kaleme almıştır. Bu çalışmada Cumhuriyet dönemi hadis şerh edebiyatı numunelerinden birisi olan Hadis-i Şerifler adlı eser esas alınarak müellifin rivâyetleri yorumlama tekniği ve şerh metodu ortaya konulmuş ve dönemin hadis şerhçiliği bu örnek üzerinden irdelenmiştir. Çalışmada dökümantasyon metodundan istifade edilerek müellifin eserleri tespit edilmiş ve çalışmaya konu olan eserdeki bazı rivâyetler ele alınırken gerekli hadis tahricleri yapılmıştır. İnceleme sonrası şu sonuçlara ulaşılmıştır: Müellif bu eserde, Sahîh-i Buhârî başta olmak üzere çeşitli eserlerden hareketle 1635 hadisi derleyerek şerh etmiştir. Eserde dikkat çeken önemli hususlardan birisi, müellifin klasik ve çağdaş hadis şerhlerinden pek istifade etmemesidir. Dolayısıyla eserde yer verilen izahların, müellifin şahsi yorum ve değerlendirmelerinden ibaret olduğu görülmektedir. Buna göre hadisler öncelikle Kur’an ve Sünnet bütünlüğü göz önünde bulundurularak yorumlanmış ve bu anlamda çeşitli metotlar izlenmiştir. Hadisin metninde geçen ve anlaşılması zor olan bazı kelimelerin izah edilmesi, hadisin anlaşılmasında İsrailî kaynaklara; Tevrat, İncil veya Zebur’a atıfta bulunulup Kitâb-ı Mukaddes bağlamında anlaşılmaya gayret edilmesi, sebeb-i vurûda işaret edilmesi, hadislerden fıkhî hükümler çıkarılması, kelâmî, tasavvufî ve hikemî yorumlara yer verilmesi, âlimlerin görüşlerine atıfta bulunulması ve sosyolojik, psikolojik tahliller yapılması bunlardan bir kaçıdır. Ancak eserin genel yapısına bakıldığında tasavvufî ve hikemî yorumların daha ağırlıkta olduğu görülmektedir. Bu durum müellifin tarikat ve tasavvuf meşrepli olmasından kaynaklanmış gözükmektedir.