Afet kaynaklı krizlerin etkin şekilde yönetilerek kentsel dirençliliğin sağlanması için çok disiplinli ve paydaş katılımına olanak veren iş birlikleri önem taşımaktadır. Belediyeler de çok paydaşlı afet yönetimi süreçlerine planlama, risk değerlendirmesi, altyapı yatırımları, çevre düzenlemeleri ve farkındalık faaliyetleriyle katkıda bulunmaktadır. Bu bağlamda çalışmada birçok afetin yaşandığı ve yaşanma riski olan İzmir ilinin afetlere karşı dirençli bir yerleşim olmasında vatandaşa en yakın hizmet birimi olan ilçe belediyelerinin etkinliğinin tespiti ve afet farkındalık düzeyinin ölçülmesi hususları ele alınmıştır. Veri toplama sürecinde nitel araştırma yöntemlerinden yarı yapılandırılmış görüşme tekniği kullanılmış olup çıktıların analizinde MAXQDA 2022 programından faydalanılmıştır. Araştırma sonucunda, İzmir ilinin afetlere karşı dirençli bir kent olmasında ilçe belediyelerinin Birleşmiş Milletler Kentsel Dirençlilik Profil Oluşturma Aracı, Kentler İçin Afetlere Dayanıklılık Karnesi Raporu gibi afet direnci konusunda uluslararası alanda kabul gören çalışmalara olan uyum ve etkinlik düzeyinin düşük olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Çalışmada afet toplanma alanlarının altyapı açısından eksikliği ve belediyelerin risk/zarar azaltma konusunda yeterli çabayı göstermeyerek proaktif değil reaktif bir anlayışı benimsemeleri de afet direncini düşüren hususlar olarak saptanmıştır. Belediyelerin, afet yönetimi süreçlerinde diğer kurum ve kuruluşlarla iş birliği halinde olmaları ve kurum personeline hizmet içi afet eğitimi vermeleri ise sahadaki olumlu gelişmeler olarak değerlendirilmiştir.
In order to ensure urban resilience by effectively managing disaster-induced crises, multi-disciplinary collaborations enabling stakeholder participation are important. Municipalities also contribute to multi-stakeholder disaster management processes through planning, risk assessment, infrastructure investments, environmental arrangements and awareness activities. In this context, in this study, the issues of determining the effectiveness of district municipalities, which are the closest service units to the citizens, and measuring the level of disaster awareness in making İzmir, which has experienced many disasters and has the risk of experiencing many disasters, a resilient settlement against disasters are discussed. Semi-structured interview technique, one of the qualitative research methods, was used in the data collection process and MAXQDA 2022 programme was used to analyse the outputs. As a result of the research, it was concluded that the level of compliance and effectiveness of district municipalities with internationally recognised studies on disaster resilience such as the United Nations City Resilience Profiling Tool and Disaster Resilience Scorecard for Cities Report is low in making İzmir a disaster-resilient city. In the study, the lack of infrastructure in terms of disaster assembly areas and the municipalities' adopting a reactive rather than proactive approach by not making sufficient efforts in risk/loss mitigation were determined as the issues that reduce disaster resilience. The fact that municipalities cooperate with other institutions and organisations in disaster management processes and provide in-service disaster training to their personnel are considered as positive developments in the field.