KARADENIZ 11TH INTERNATIONAL CONFERENCE ON SOCIAL SCIENCES, Rize, Turkey, 17 - 18 December 2022, pp.804-811
Aristoteles düşüncesinde iyi bir karaktere sahip olmak ile ‘insan’ olmak arsında doğrusal bir ilişki vardır. Söz konusu bu karakter de ahlaktan bağımsız değildir. O nedenle Aristoteles’in ahlaki karakteri, ‘iyi bir insan nasıl yaşamalıdır?’ sorusuna odaklanmaktadır. Onun açısından ‘iyi bir yaşam’ ile insanın var oluşsal amacı birbirinden bağımsız değerlendirilemez. Pekâlâ, bu nasıl mümkün olacaktır? Bu türden bir karakter gelişimi ile bir toplumun varlığı arasında ne tür bir ilişki vardır? Ahlaki gelişim için toplum bir ihtiyaç mı, bir engel mi? Aristoteles açısından bakıldığında polis, değerlerin bireyler tarafından azami ölçüde gerçekleştirilmesini sağlamak ve aynı zamanda gerçekleştirilen değerlerin optimal kullanımını teminat altına almak için tasarlanmış kurumsal bir sosyal örgütlenmeye tekabül etmektedir. Polis'in dışında yaşayan kişi, diyor Aristoteles, ya bir canavardır ya da bir Tanrı'dır. Başka bir deyişle, söz konusu kişi yasaların ötesinde olduğu için ya bir canavar olmalı ya da kendi kendine yeterli olduğu için bir Tanrı olmalıdır; böyle bir kişi her iki durumda da bir insan olamaz. O nedenle kişinin sahip olduğu karakter yapısı ile içinde yaşadığı toplumun değerleri arasında özsel bir bağlantı söz konusudur. Erdem temelli bir yaşamı ulaşılır kılabilmek için öncelikle toplumun nasıl yapılandırıldığına bakmakta fayda vardır. Burada ahlaki kişiliğin geliştirilmesinde toplumun desteğine olan ihtiyaç açık bir şekilde vurgulanmaktadır. Kişinin ahlaki eylemlerinin kaynağı onun içinde yaşadığı toplumdur; o toplumun ahlaki değerleridir. Çünkü birey, kendisini gerçekleştirme sürecinde (kendisine) destek ve cesaretlendirme sunan bir topluluğa gömülüdür. Aristotelesçi bu yaklaşımda her birey bir bütün olarak toplumdan gerekli destekle kendi içindeki erdemleri gerçekleştirir. O nedenle toplumun kendisini nasıl yapılandırması gerektiğiyle ilgilenmek öncelikli bir ilgiyi gerektirmektedir.