in: Steppes, Dnieper and Gunpowder: The International Legal Aspect of the Russo-Ukrainian War, Dr. Adem Özer,Prof. Dr. Fatma Taşdemir, Editor, Adalet Yayınevi, Ankara, pp.461-493, 2023
The military operation launched by Russia on February 24, 2022 against the territory of Ukraine and defined as a "special military operation" has generally been considered by the world public as an attempt by Russia to invade Ukraine. The main justifications put forward by Russia for this so-called military operation are as follows: The Kremlin administration, which evaluated the policies pursued by the Ukrainian administration in the period following the annexation of Crimea by Russia in 2014, and especially the conflicts in the Donbas Region, as 'tyranny and genocide', claimed to have initiated the said operation with the aim of 'de-Nazising Ukraine'. Russia, who claimed that the protests that caused Ukraine's pro-Russian President Viktor Yanukovych to leave his post, were organized by the West and that this situation deepened the crisis between the two countries, and blamed the Ukrainian administration for the failure of the Minsk Peace Process. Russia also argued that the Russian language and cultural heritage were being erased from the territory of Ukraine. This was unacceptable to Putin and traditional Russian nationalists, who saw Ukraine as "a people with no real state tradition" and "no different from the Russians". In addition, the Russian administration, considering the expansion of NATO after 1997, especially in Eastern Europe, as a serious threat to itself, accepted Ukraine's rapprochement with NATO and the possibility of NATO membership as the siege and direct threat of Russia.
The justifications for the "operation", which the Russian administration both started to voice before the invasion movement and added to its claims during the ongoing war, were not limited to the allegations briefly mentioned above. One of the important reasons for the occupation expressed by the Russian side, and one of the reasons that constitute the subject of this study, is the claim that Ukraine is trying to produce a dirty nuclear bomb. Immediately after the start of the invasion, Russia took control of the idle Chernobyl Nuclear Facilities located in the north of Ukraine on February 26, 2022, and the Zaporizhia Nuclear Power Plant, one of the largest nuclear facilities in Europe, located in the south of Ukraine on February 28, 2022. Konstantin Gavrilov, who headed the Russian delegation at the Vienna Talks on military security and arms control, stated,"one of the reasons for the military operation initiated by Russia is the possibility of a 'dirty' nuclear bomb." Claiming that the bomb Ukraine aimed to produce was not just 'dirty', that Ukraine had the technology to produce nuclear weapons, and that it was only a matter of time, Gavrilov supported this by referring to his (Russian) authorities. The Russian administration continued to voice this claim until it took full control of the mentioned nuclear facilities, and in the later stages of the war. From time to time, he threatens to use nuclear weapons against both the Ukrainian government and the forces supporting Ukraine. This study will focus on the claims that Ukraine produced Nuclear Weapons, which became one of the reasons for the Ukraine-Russia War. However, in examining this situation, an evaluation will be made within the framework of the Nuclear Non-Proliferation Regime (NPT) rather than international law on the use of force. First of all, brief information will be given about the attempts to ban nuclear weapons and prevent their proliferation and the current regime that has been built. Afterwards, the situation of nuclear weapons both during the Cold War and after the Cold War will be discussed. Attention will be drawn to the efforts of Ukraine, a former Soviet geography, to integrate into the international system after the Cold War, and to the Budapest Memorandum, in which it joined the NPT Regime. After examining Ukraine's nuclear activities and its nuclear capacity, the focus will be on Russia's nuclear threat discourse. How the Russian administration "securitized" Ukraine's nuclear capacity will be analyzed.
Rusya’nın 24 Şubat 2022 tarihinde Ukrayna topraklarına yönelik başlattığı ve “özel askeri operasyon” şeklinde tanımladığı askerî harekât, dünya kamuoyunda genellikle, Rusya’nın Ukrayna’yı işgal girişimi olarak değerlendirilmiştir. Bu sözde askeri operasyonun Rusya tarafından öne sürülen temel gerekçeleri ise kısaca şu şekildedir: 2014 yılında Kırım’ın Rusya tarafından ilhak edilmesini takip eden süreçte Ukrayna yönetimi tarafından sürdürülen politikaları ve özellikle Donbas Bölgesi’ndeki çatışmaları, ‘zorbalık ve soykırım’ şeklinde değerlendiren Kremlin yönetimi, adı geçen operasyonu ‘Ukrayna’yı Nazilerden arındırma’ amacıyla başlattığını iddia etmiştir. Ukrayna’nın Rus yanlısı olduğu bilinen eski Devlet Başkanı Viktor Yanukoviç’in görevini bırakmak durumunda kalmasına yol açan protesto gösterilerinin Batı tarafından organize edildiğini ve bu durumun iki ülke arasındaki krizi derinleştirdiğini iddia eden Rusya, Minsk Barış Sürecinin başarısızlığa uğramasından da Ukrayna yönetimini sorumlu tutmuştur. Rusya, ayrıca, Rus dilinin ve kültürel mirasının Ukrayna topraklarından silinmeye çalışıldığını savunmuştur. Ukrayna’yı ‘hiçbir zaman gerçek bir devlet geleneği bulunmayan’ ve ‘Ruslardan farklı olmayan bir halk olarak’ gören Putin ve geleneksel Rus milliyetçileri açısından bu durum kabul edilemez bulunmuştur. Bunun yanı sıra NATO’nun 1997 yılı sonrasında özellikle Doğu Avrupa’da genişlemesini kendisine yönelik ciddi bir tehdit olarak değerlendiren Rus yönetimi, Ukrayna’nın NATO ile yakınlaşmasını ve NATO’ya üye olması ihtimalini Rusya’nın kuşatılması ve doğrudan tehdit edilmesi şeklinde kabul etmiştir.
Rusya yönetiminin hem işgal hareketi öncesinde dile getirmeye başladığı hem de devam eden savaş sürecinde iddiaları arasına eklediği “operasyon” gerekçeleri yukarıda kısaca değinilen iddialarla sınırlı kalmamıştır. Rus tarafının dile getirdiği önemli işgal gerekçelerinden birini ve bu çalışmanın da konusunu oluşturan gerekçelerden biri de, Ukrayna’nın kirli nükleer bomba üretmeye çalıştığı iddiasıdır. Rusya, işgalin başlamasının hemen ardından 26 Şubat 2022’de Ukrayna’nın kuzeyinde bulunan âtıl durumdaki Çernobil Nükleer Tesislerini ve 28 Şubat 2022’de Ukrayna’nın güneyinde bulunan Avrupa’nın en büyük nükleer tesislerinden biri olan Zaporijya Nükleer Santralinin kontrolünü ele geçirmiştir. Askeri güvenlik ve silah kontrolü konulu Viyana Görüşmeleri’nde Rus heyetine başkanlık eden Konstantin Gavrilov, Rusya’nın başlattığı “askeri operasyonun gerçekleştirilme nedenlerinden birinin ‘kirli’ bir nükleer bombanın ortaya çıkma ihtimali olduğunu” ifade etmiştir. Ukrayna’nın üretmeyi amaçladığı bombanın yalnızca ‘kirli’ olmadığını, Ukrayna’nın nükleer silah üretebilecek teknolojiye sahip bulunduğunu ve bunun yalnızca zaman meselesi olduğunu iddia eden Gavrilov, bunu kendi (Rus) otoritelerine atıfta bulunarak desteklemiştir. Rus yönetimi bu iddiasını yalnızca adı geçen nükleer tesislerin kontrolünü tamamen ele geçirinceye kadar değil, savaşın ilerleyen dönemlerinde de seslendirmeye devam etmiştir. Zaman zaman hem Ukrayna yönetimine hem de Ukrayna’ya destek olan güçlere karşı nükleer silah kullanabileceği tehdidini de aynı şekilde sürdürmüştür. Bu çalışmada, Ukrayna-Rusya Savaşı’nın gerekçelerinden biri haline gelen Ukrayna’nın Nükleer Silah ürettiği iddialarına odaklanılacaktır. Ancak bu durumun incelenmesinde uluslararası kuvvet kullanma hukukundan ziyade Nükleer Silahların Yayılmasının Önlenmesi (NSYÖ) Rejimi çerçevesinde bir değerlendirme yapılacaktır. Öncelikle nükleer silahların yasaklanmasına ve yayılmasının önlenmesine yönelik girişimlere ve inşa edilen mevcut rejime dair kısaca bilgi verilecektir. Sonrasında nükleer silahların hem Soğuk Savaş döneminde hem de Soğuk Savaş sonrasındaki durumuna değinilecektir. Eski bir Sovyet coğrafyası olan Ukrayna’nın, Soğuk Savaş sonrasında uluslararası sisteme entegre olma çabaları ve NSYÖ Rejimi’ne katıldığı Budapeşte Memorandumu’na dikkat çekilecektir. Ukrayna’nın nükleer faaliyetlerinin ve sahip olduğu nükleer kapasitenin incelenmesinin ardından Rusya’nın nükleer tehdit söylemlerine odaklanılacaktır. Rus yönetiminin Ukrayna’nın sahip olduğu nükleer kapasiteyi nasıl “güvenlikleştirdiği” analiz edilecektir.