Dünbugünyarın, İstanbul, 2024
Birçok disiplinin farklı parametreler üzerinden karakteristik özelliklerini ön plana çıkartmak için yaptığı kent tanımlamalarında yer alan kavram setleri içinde heterojen kavramının/vurgusunun ayrı ve kapsayıcı bir özelliği bulunmaktadır. Fransızca orijinli heterojen kavramı birbirine yakın değerleri ve aynı nitelikleri içermeyen ancak bir bütünlüğü tanımlayan yapılar için kullanılmaktadır. Heterojenlik bu açıdan bir bütünü oluşturan her bir unsurun/parçanın ayrı ve birlikte bir anlam içermesidir (Cevizci, 2000:450). Kentler bu anlamda insan, çevre, hayvan, iklim, bitki gibi birçok farklı ekosistemin bir aradalığıyla tanımlandığında içerdiği anlamı büyük oranda karşılamış olmaktadır. Dünyadaki canlı kompozisyonuna bakıldığında durum daha net görünmektedir. Bugün dünya üzerinde yaşayan 7,5 milyar insan, bütün canlıların on binde birini (%0.01’ini) oluştururken, bitkiler bütün canlı hayatın %82’sini, bakteriler %13’ünü, hayvanlar ise %5’ini oluşturmaktadır (Bar-On, Philips ve Milo, 2018, akt. Alkan, 2020:17).
Avcı-toplayıcı dönemde 3-8 milyon arası, neolitik dönemde 15 milyon civarı, milattan sonraki ilk yıllarda 200-400 milyon arası, 1750’lerde 750-800 milyon arası, 19. yüzyılın başında yaklaşık 1 milyar, 20. Yüzyılda 1,7 milyar, bugünlerde ise 7,5 milyar olan insan nüfusunun artışının başta hayvanlar olmak üzere diğer ekosistemlerde bir daralmaya yol açtığı görülmektedir (Yalçın, 2020). Türler arası ilişkilerin bir ürünü ve türler ötesi bir alan olarak modern kentlerin yaşam alanlarında ve kimlik örüntülerinde de spesifik olarak hayvanların yerlerinin daha fazla daralma eğilimi içinde olduğu söylenebilir. Kentin ortaya çıkış sürecinde, yerleşik hayata geçişte nirengi noktalardan birini oluşturan hayvanlar sonraki kent tarihinde bir parçası oldukları ekosistemin devamlılığında önemli rol oynarken, günümüz kentlerinde hayvanat bahçesi ve petshop gibi kendine ait olmayan mekânlarda, statü gibi sembolik ihtiyaçların karşılanmasında, tanıtım ve pazarlama çalışmalarında kullanılan birer figüre dönüşmüş durumdadır. Önemli bir bileşeni oldukları toplumsal yaşamda hareket alanı sınırlanan hayvanlara birçok ülkenin ulusal bayraklarında (Yiğit ve diğerleri, 2011), özel araç logolarında (boğa, at, leopar gibi), kıyafet armalarında ve siyasi parti amblemlerinde (at, karınca, yunus balığı, güvercin, koç, kurt, anka kuşu, geyik, keklik ve kelebek gibi) yer verildiği görülmektedir.
Bununla birlikte birçok kentin toplumsal tarihinde ve tanınırlığında da bazı hayvanların güçlü temsiller oluşturduğu tuttuğu söylenebilir. Türkiye’de Sivas kangalı, Ankara keçisi, Karaman koyunu, Denizli horozu ve Van Kedisi bu tür bir özellik taşımaktadır. Bu yazının konusunu oluşturan Van Kedisine son yüz elli yıldır Van’ın tanıtımında ve bilinirliğinde referans verilirken, Van Kedisinin kent coğrafyasındaki görünürlüğünün, işlevlerinin, lokasyonlarının ve pozisyonlarının da değiştiği görülmektedir. Dolayısıyla bu çalışmanın amacı, Van’da yaşayan üç farklı göz rengi varyasyonu bulunan (iki gözü mavi, iki gözü kehribar, bir gözü mavi diğer gözü kehribar) ipeksi beyaz bir dış görünüşe sahip, avcılık ve suda oynama kabiliyeti görece yüksek Van Kedisinin kent kimliğindeki yerini ve kentsel dinamikler içindeki serüveni ortaya koymaktır. Başka bir ifadeyle endemik bir tür olan Van Kedisinin kentteki son bir buçuk asırlık yerini toplumsal, kültürel ve demografik değişimlerle birlikte değerlendirmektir.