ULUSLARARASI TÜRKOLOJİ ARAŞTIRMALARI SEMPOZYUMU, Van, Türkiye, 26 - 28 Eylül 2019, cilt.1, sa.70, ss.1137-1147, (Tam Metin Bildiri)
Edip Cansever, 1950’li yıllarda İkinci Yeni şiiri olarak adlandırılan bir akımın şairi kabul edilir.
İkinci Yeni şairleri, bilinçli bir şekilde bir araya gelmeyip edebi çevrelerce şiirlerinin özelliklerine
bakılarak bir grupta toplatılan altı şairden oluşur: Cemal Süreya, Sezai Karakoç, İlhan Berk, Ece
Ayhan, Turgut Uyar ve Edip Cansever. Bu isimler, İkinci Yeni şairleri adıyla Türk şiirinde yer alırlar.
Her bir şair farklı bir yönüyle ön plana çıkar. Edip Cansever ise şiirlerinde yabancılaşma ve buna bağlı
temalarla göze çarpar. Yabancılaşmanın getirdiği umutsuzluk, yalnızlık, kaçış, arayış, tutunamama
şairin şiirlerinin karakteristik özelliklerini oluşturur. Cansever’in topluma ve bireye yabancılaşma
yönü şiirinin bir parçası haline gelir. Onun bu yapısı, şiirlerinin yanı sıra mektuplarında ve diğer
yazılarında da görülür. Umutsuzluğun şairi Cansever, şiirlerinde mutluluğu aramaz. Onun mutlu
olması çaresizlik içindeki bir arayıştır. Bu da melankoliyle sonuçlanır. Şiirlerindeki yabancılaşma,
şairin hayatıyla da ilgilidir. Maddi bir kaygısı olmayan Cansever’in arayışını alkolle gidermeye
çalışması, şairin iç yalnızlığıyla sonuçlanır. Bu yalnızlık şiirlerine de yansır. Yabancılaşmanın bir
diğer sebebi ise modernizmdir. Modern hayatın getirdiği bireyselleşme, kişiyi yalnızlığa ve
umutsuzluğa iter. Cansever’in şiirlerinde kent hayatının getirdiği yalnızlığı da görmekteyiz. Şairin
şiirine yansıyan yabancılaşma hem modernizmle hem de kişinin ruhsal yapısıyla bağdaştırılabilir.
“Umutsuzlar Parkı” şiiri, Edip Cansever’in şiirlerindeki yabancılaşmayı gözler önüne serdiği görülür.