TİDSAD (Türk & İslam Dünyası Sosyal Araştırmalar Dergisi), sa.45, ss.264-287, 2025 (Hakemli Dergi)
Polisiye roman; dönemin ilgi alanlarına odaklanan, bireyci ve modernist bir bakış açısı olan, kurgusunda hemen her konuya yer veren, dizi yönü de bulunan bir türdür. Diğer edebi türlerle kıyaslandığında kısa bir geçmişi olan tür; yazarın hayal gücüne bağlı olarak suç ve suçlunun bazen gerçek, bazen gerçek olmayan mekân, kişi ve olaylarla bir kurgu içerisinde ritmin, canlılığın ve gerilimin bir araya getirilmesiyle oluşturulan metinlerden oluşur. Polisiye roman, romana konu olan bir ana olay etrafında tüm karakterlerin kendilerini bulduğu, ortaya çıkan suçun ne olduğunu, suçlunun kim olduğunu ve onları buna iten koşulların ortaya çıkarıldığı gizemli bir olayın kesin nedenlerinin rasyonel yollarla, belirli bir yöntem içerisinde ve aşamalı olarak keşfedilmesine adanmış anlatıdır. Avrupa'da 18. yüzyıldaki sanayileşme ile birlikte ortaya çıkan büyük şehirlerdeki günlük yaşamın ekonomik, politik, sosyal ve kültürel düzeyde başkalaşmasının etkisiyle, polisiye roman daha canlı, yaygın ve ortaya çıkan moderniteye bağlı olarak zamanın ihtiyaçlarına uygun bir şekilde diğer türlerden farklı bir biçimde ortaya çıkmıştır. Türk kültürel manzarasının dönüşümünün tipik bir örneği olan polisiye roman, Batılı bir tür olmakla birlikte, bilmecenin Türk masalının değişmez bir parçası olması ve Türk tiyatro geleneğinin kurucu bir öğesini oluşturmasıyla ilişkili olduğundan, aslında Türk okurunun edebi duyarlılığına da yabancı değildir. Çalışmamızda; 1990’lı yılların sonlarına kadar yabancı okurlar tarafından, neredeyse, varlığından şüphe edilecek kadar az bilinen Türk polisiye romanının ortaya çıkışından itibaren geçirdiği değişim ve dönüşümler ile Batı polisiye romanının değişim ve dönüşümleri gösterilerek farklılaştıkları ve bütünleştikleri yönler tespit edilecek ve türün toplumsal çerçevesi üzerinde durulacaktır.