IVSS 2018 INTERNATIONAL VOCATIONAL SCIENCE SYMPOSIUM, Antalya, Türkiye, 18 - 21 Nisan 2018, cilt.1, sa.1, ss.340
Türkiye’de iş kazaları ve iş kazalarına bağlı yaralanma, sakat kalma ve ölüm oranları gelişmiş ülkelere oranla ciddi seviyede daha yüksektir.
Ülkemizde binlere kişi sigortasız, Sosyal Sigortalar Kurumu’na haber verilmeden çalıştırılmakta ve birçok iş kazasına maruz kalmaktadır. Bu
bağlamda hem iş kazalarının en aza ineceği sağlıklı ve güvenli çalışma ortamlarının oluşmasını sağlamak hem de 30 yılı aşkın süredir
yürürlükte olan iş yasasını güncelleştirmek ve Avrupa Birliği müktesebatına uyarlamak amacıyla 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu
yürürlüğe konmuştur. Ülkemizin ekonomik yönden hızla gelişmekte ve büyümekte olan bir yapısı vardır. Bu büyümede inşaat sektörünün çok
önemli payı bulunmaktadır. Yapı üretiminin kaliteli ve şehircilik ilkelerine uygun nitelikte olması yanında, yapım sürecinde çalışanlara rahat bir
ortam sağlanarak, onların iş kazalarına ve meslek hastalıklarına karşı korunmaları konusuna da gereken özen gösterilmelidir. Ancak ülkemizde
inşaat sektörü maalesef ölümlü iş kazası sayısı bakımından ilk sırada yer almaktadır. Bu yüksek oranın en önemli sebebi inşaat sektörünün
proje bazlı üretime dayanması ve her projenin kendine özgü çalışma koşulları olmasıdır. 2003 yılında yayımlanan “Yapı İşlerinde İş Sağlığı ve
Güvenliği” isimli yönetmelikte konu ile ilgili önemli iyileştirmeler öngörülmüştür. Bu çalışmanın amacı, İş sağlığı ve güvenliği mevzuatının yapı
işlerinde, işveren ve çalışan kapsamında değerlendirmelerin ortaya konulmasıdır. Bu çalışmada yapı işlerinde iş sağlığı ve güvenliği yönetmeliği
yöntem olarak kullanılmıştır. Yapı sektöründeki faaliyetler ve bu faaliyetler neticesinde yaşanan kazalar incelendiğinde çalışanların sağlık ve
güvenliğine karşı en büyük tehdidi yüksekte yapılan çalışmaların oluşturduğu tespit edilmiştir. Hangi yasal zorunluluk getirilirse getirilsin İş
sağlığı ve güvenliği konusunda bilinçli insan faktörü çok önemlidir. Çalışanların kendilerini kontrol etmeleri sağlanmadığı müddetçe yapılacak
bağlayıcı ve zorlayıcı yasal düzenlemeler sonuç getirmeyebilir. İşçi sağlığı ve iş güvenliği kavramı, mevzuatlara uyulması gereken bir
zorunluluk olarak algılanması yerine, iyileştirici ve geliştirici bir yaklaşım olarak benimsenmeli, sağlığımızı ve güvenliğimizi destekleyici bir araç
olarak görülmelidir.