International Journal of Filologia, sa.12, ss.139-157, 2024 (Hakemli Dergi)
Doğumdan ölüme doğru ilerleyen yaşam, insanları zaman konusunda düşünmek zorunda bırakmıştır. Bundan dolayı ilkel dönemlerden günümüze dek zamana dair çeşitli görüşler ortaya atılmıştır. Bu görüşler özellikle din ve felsefe disiplinlerine ait olmuştur. Zamanın var olup olmadığı en temel sorundur. Zamanın varlığı kabul edildiğinde bunun nesnel mi öznel mi olduğu veya zamanın dairesel mi yoksa doğrusal olarak mı ilerlerdiği şeklindeki sorular dikkat çekmektedir. Antik Yunan’dan başlayarak çoğunlukla felsefe alanında tartışılan bu problemler dinî alanda sorgulanamaz bir dogma olarak kabul edilirler. İslamiyet’e göre Allah kâinatı belirli bir zamanda yaratmıştır ve belirli bir zamanda yok edecektir. Bu nedenle İslam’a göre zaman doğrusal bir şekilde ilerler. 14. asırda ortaya çıkan bir İslam yorumu olan Hurufilik, Arap ve Fars alfabesindeki harflerden oluşan bir evren tasavvur etmiştir. Bu düşünceye göre Allah’ın bizzat kendisi harflerin tamamıdır ve her şey harflerle yaratılmıştır. Yalnızca insanı harflerin tamamını kullanarak yaratan Allah, onu kendisine halife seçmiştir. Bundan ötürü her şey insanın bir parçasıdır. Zaman da yaratılan bir unsurdur. Demek ki zaman insanın ve Allah’ın bir parçasıdır. Zamana dair bu düşünceler, Hurufi Türk şairleri tarafından şiirlere konu edinilmiştir. Bu çalışmada Nesîmî, Refî‘î, Muhîtî, Misâlî ve Arşî’nin eserleri örneğinde Hurufiliğin zaman anlayışının klasik Türk şiirine nasıl yansıdığı araştırılacaktır.