IV-INTERNATIONAL CONFERENCE OF FOOD, AGRICULTURE, AND VETERINARY SCIENCES, Van, Türkiye, 27 - 28 Mayıs 2022, ss.871-877
Fungal mücadele çerçevesinde toprak kökenli hastalıklarla mücadele her zaman daha zor olmaktadır.
Yapılan mücadeleler ise çoğunlukla kimyasal mücadele şeklindedir. Özellikle de Pythium debaryanum
ve Sclerotinia sclerotiorum gibi hastalığa neden olan patojenler, oluşturdukları direnç formları veya
geliştirdikleri dayanıklılık mekanizmaları ile bu kimyasallardan zamanla etkilenmemektedir. Ayrıca bu
kimyasallar hem insan sağlığını hem de doğal çevreyi olumsuz etkilemektedir. Ek olarak kullanılan bu
fazla kimyasallar, önemli bir ekonomik kayba neden olmaktadır. Bu problemler her geçen gün daha da
iyi anlaşılmakta ve araştırmacılar biyolojik mücadeleye veya entegre mücadele programlarına
odaklanmıştır. Biyolojik mücadele kullanılan biyo-kontrol ajanlar ise son zamanlarda bu kimyasalların
yerini almaya başlamıştır. Bu biyo-kontrol ajanlardan birisi de Clonostachys rosea’dir. C. rosea
patojenlere karşı bitki direncini arttırırken, aynı zamanda ürettikleri enzimlerle de patojenleri engellediği
bilinmektedir. Bu kapsamda P. debaryanum ve S. sclerotiorum patojenlerine karşı yoğun olarak
kullanılan %50 Captan ve %80 Thiram etkili maddeli fungisitlerin 1 (önerilen doz), 2, 4 ve 8 kata kadar
azaltılmış dozlarının PDA ortamına ekleyerek C. rosea’nin bu patojenler üzerinde etkisi in vitro
koşullarında araştırılmıştır. Kontrol olarak sadece PDA ortamı kullanılmıştır. Bu ortamlarda 3 hafta
boyunca fungal mikroorganizmaların miseliyal gelişimleri ve inhibisyon oranları değerlendirilmiştir.
Yapılan ölçümlerde, her iki fungisitte de önerilen ve önerilenin 2 kat azaltılmış dozlarında C. rosea’nin,
diğer patojen funguslara göre miseliyal gelişimi daha fazla olduğu görülmüştür. İnhibisyon oranları ise
belirlenen süre içinde önerilen dozların 4 ve 8 kat azaltılmış formlarında oluşmuştur. Sonuç olarak C.
rosea’nin fungisit dozlarından daha az etkilendiği ve ilerleyen zamanlarda bunu avantaja çevirerek
patojenleri baskı altına aldığı söylenebilir. Bu durum, entegre mücadele çalışmalarına önemli katkılar
sunacağı gibi dozları azaltılmış fungisitlerin kullanılmasıyla da hem insan sağlığı hem de doğal dengenin
korunması adına önem arz edecektir.