YAZMA EĞİTİMİ, MEHMET NURİ KARDAŞ, Editör, PEGEM AKADEMİ, Ankara, ss.1-25, 2021
Yazma becerisi tıpkı okuma becerisi gibi okul döneminde öğrenilen ve geliştirilen
bir dil becerisidir. Diğer dil becerileriyle kıyaslandığında yazma becerisinin,
geliştirilmesi güç bir dil becerisi olduğu söylenebilir. Yazma, “Ana dili geliştirme,
güçlendirme, daha iyi öğrenme ve öğretme değil, düşünülen her şeyi doğru, anlaşılır,
etkili ve sistemli bir biçimde aktarma alanıdır.
Yazının icadı, insanlık tarihinin en görkemli gelişmelerinden birisidir. Sümerler
tarafından M.Ö. 3200 yıllarında bulunduğu düşünülen yazı, insanlığın
gidişatında çok ciddi değişim ve dönüşümlere aracılık etmiştir. Yazının icadı ve
bugünkü anlamda bildiğimiz alfabenin kullanılması, eşzamanlı gerçekleşmemiş
olaylardır. Bu iki olay arasında yaklaşık 2000 yıl olduğu göz önüne alınırsa mağara
duvarındaki çizgi ve çizimlerden kâğıt üzerindeki alfabeye giden bir süreçten söz
edilebilir. Bu süreçte semboller, şekil ve boyut değiştirmiş, büyükten küçüğe, basitten
karmaşığa, detaydan genele giden bir yol takip etmiştir. Tarih boyunca Türkler,
birçok alfabe kullanmışlardır. Bu alfabelerin en önemlilerini şu şekilde sıralamak
mümkündür: Köktürk, Uygur, Arap, Latin, Kiril, Yunan (Grek) ve İbrani alfabeleri.
Tarihte yaşanan alfabe değişimlerinde sosyal siyasi ve ekonomik etmenler rol
oynamıştır.
Geliştirilen alfabeler sayesinde insanlar, yazıya geçirilen bilgileri okur hâle
gelmişler, okuryazarlık kavramlarıyla birlikte medeniyet, hukuk, ticaret, edebiyat,
sanat, kültür, tarih gibi birçok alan gelişme göstermiştir. Yazı sayesinde insanlar
duygu ve düşüncelerini, tasarılarını ve sezgilerini, bir konu hakkındaki görüşlerini
kayda geçirmişlerdir. Günümüzde yazılı anlatım insanın temel ihtiyaçları arasında
yer alan, kendisi ve yakın-uzak çevresi ile iletişim kurmanın vazgeçilmez aracı
olarak kabul edilmektedir. Diğer becerilerin yanı sıra yazma becerisi, toplumları
oluşturan geniş halk kitlelerine kazandırılması gereken önemli bir nitelik olmakla
beraber bunun milletlerin kalkınmasında önemli bir itici güç olduğu kabul edilmektedir.Günlük yaşamın hemen her anında kullanılan “konuşma dili” ne kadar
önemliyse geleceğe bir seda bırakmak adına “yazı dili” de o kadar önemlidir. Dil
eğitiminde en az “konuşma” kadar üzerinde önemle durulan beceri, hem gelişimsel
özellik gösteren bir süreç hem de sosyal bir davranış olan “yazma”dır. Yazılı anlatım
yalnızca yaşamsal etkinliklere katılımın temel gerekliliği değil, yaşam boyu
başarının da bir göstergesidir Bu nedenlerle yazma eğitimi, üzerinde önemle durulması
gereken bir konudur. Yazma eğitimi; dilin gelişmesine, gözlem ve düşüncenin
inkişafına, yaratma kuvvetinin uyanıp beslenmesine ve estetik duyguların
gelişmesine hizmet etmesi bakımından büyük önem taşır. Yazma eğitiminin temel
amacı öğrenicilere çeşitli konulardaki duygu, düşünce ve bilgilerini doğru, açık,
etkili ve öz olarak anlatma becerisini kazandırmaktır.
Yazma eğitiminde öğrenciler temel becerileri kavrayamadıklarında sorunlarla
karşılaşılabilmektedir. Bu sorunlar; Dikkati toplayamama, Yazının kâğıt yüzeyine
yerleştirilmesiyle ilgili sorunlar, aşamalandırma sorunları, dil sorunları, motorsal
sorunlar şeklinde özetlenebilir. Yazma becerisinde yaşanan bu sorunlar öğreniciyi
yazma çalışmalarından soğutmakta, öğrencide yazma kaygısı ve yazma tutukluğunun
meydana gelmesine zemin hazırlamaktadır.
Yazma eğitiminin etkili gerçekleşmesi için “okuma”, “konuşma”, “dinleme”
gibi diğer temel dil becerileri ile iç içe (sarmal) yapılması gerekmektedir. Çünkü
bu beceriler, birbirini besleyerek tamamlamaktadır. Bu yönüyle yazma becerisinin
okuma, konuşma ve dinleme becerileri alanlarıyla sıkı bir ilişki içinde olduğu
açıktır.