Uçucu Yağ ve Arbusküler Mikorhizal Fungus’un Domates Kök ve Kök Boğazı Çürüklüğü (Fusarium oxysporum f. sp. radicis lycopersici Jarvis & Shoemaker) Hastalığına Etkileri


Bilici S., Demir S., Boyno G.

Iğdır Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü Dergisi, cilt.11, sa.2, ss.857-868, 2021 (Hakemli Dergi)

Özet

Bu çalışmada, bazı Arbusküler Mikorhizal Fungus (AMF) türleri (Rhizophagus intraradices (Ri) ve Funneliformis mosseae (Fm))  ile bazı uçucu yağların (kekik, nane ve adaçayı), domatesteki önemli hastalıklar arasında yer alan Fusarium oxysporum f. sp. radicis-  lycopersici (Jarvis & Shoemaker) (FORL)‘nin yol açtığı kök ve kök boğazı çürüklüğü hastalığı üzerine etkileri incelenmiştir. Çalışmanın  birinci aşamasında, in-vitro koşularda üç farklı uçucu yağ ile bunların beş farklı dozu (25, 50, 75, 100 ve 150 µl L-1), FORL’ye karşı  denenmiştir. Çalışma sonucunda patojenin miseliyal koloni gelişiminin sadece kekikten elde edilen uçucu yağın (KUY) tüm dozlarının  %50.8-80.8 oranında engellediği; en iyi dozun ise 150 µl L-1 doz olduğu saptanmıştır. Çalışmanın ikinci aşamasında in-vivo koşullarında  yetiştirilen domates bitkilerine, AMF türleri ile 150 µl L-1 dozundaki KUY uygulanmıştır. Uygulama gruplarının bitki gelişimine önemli  bir etkileri olmamakla beraber, AMF kolonizasyon yoğunluklarına ve mikorizal bağımlılık kriterlerine göre en iyi uyumun Ri ile olduğu  saptanmıştır. Çalışmanın üçüncü aşamasında Ri ile KUY’un 150 µl L-1 doz uygulamasının, domates bitkisinde FORL’ye olan etkileri  araştırılmıştır.  Tüm  uygulamalar  kontrol  grubuna  göre  hastalığı  %28-55  oranlarında  baskılarken,  Ri+KUY+FORL  kombinasyonun  patojene karşı en etkili grup olduğu, uygulama gruplarının bitkinin morfolojik gelişimine önemli katkı sağlamadığı gözlenmiştir. AMF  kök kolonizasyon yoğunluğu açısından en yüksek değerler Ri ve Ri+KUY+FORL uygulama gruplarında sırasıyla, %43.89 ile %37.77  oranlarında olurken, AMF spor yoğunluklarında istatistiki olarak önemli fark oluşmamıştır. Mikorizal bağımlılık ise sadece Ri+KUY  uygulamasında tespit edilmiştir. Sonuç olarak, bu çalışmada kullanılan Ri ile KUY uygulamalarının patojeni engellemede önemli bir potansiyele sahip olduğu, ancak bitki gelişimine önemli katkı sağlamadığı belirlenmiştir.