ASERC 3rd International Conference On Humanity And Social Sciences, İstanbul, Türkiye, 14 Kasım - 16 Aralık 2025, ss.604-605, (Özet Bildiri)
İran’daki Afganların sınır dışı edilme süreci, ülkenin uzun süredir devam eden ekonomik krizi, toplumsal huzursuzlukları ve güvenlikleştirme politikalarının kesişiminden doğan çok katmanlı bir dinamiğin ürünüdür. 2022–2025 döneminde giderek kurumsallaşan geri gönderme rejimi, düzensiz göçü kontrol etmekle birlikte, toplumsal meşruiyet üretimi ve dış politika enstrümanı haline gelmiştir. 2025 yılı başında İran yönetiminin geçici sayım belgelerini geçersiz ilan etmesiyle, çok sayıda Afgan belgesiz konuma düşmüş ve ülke genelinde yoğun kimlik kontrolleri başlamıştır. Aynı yıl ilan edilen ve sonrasında birkaç kez uzatılan takvim, Afgan göçmenlere ya ülkeden çıkış ya da yasal statülerini yenileme zorunluluğu getirmiştir. Bu süreç, sınır dışı uygulamalarının hızlanmasına ve Afganistan sınır bölgelerinde ciddi insani baskıların oluşmasına yol açmıştır. Resmî verilerde farklılıklar bulunsa da gözlemler İran’daki sınır dışı politikalarının hem iç istikrarı sağlamaya hem de Afganistan üzerindeki nüfuzunu artırmaya yönelik bir araç haline geldiğini göstermektedir. Bu çalışma, İran’daki Afganların sınır dışı edilme sürecinin hangi sosyo-politik ve ekonomik dinamikler tarafından şekillendiğini incelemektedir. Araştırmanın temel problematiği, İran devletinin göç yönetimi politikalarının neden giderek bir geri gönderme rejimine dönüştüğü ve bunun hem iç politik meşruiyet hem de bölgesel jeopolitik stratejiler açısından nasıl işlev gördüğüdür. Bu doğrultuda çalışma, uluslararası kurum raporları (UNHCR, IOM, ACAPS), çeşitli medya taramaları ve ikincil akademik çalışmaların nitel içerik analizi üzerinden yürütülmüştür. Analiz, İran’daki geri gönderme rejimini dört eksende yapılandırmaktadır. Birinci eksen, güvenlikleştirme söylemi çerçevesinde devletin Afgan göçünü bir ulusal güvenlik tehdidi olarak nasıl kodladığını incelemektedir. İkinci eksen, ekonomik kriz koşullarında Afgan emeğinin İran’da sistemin ihtiyaçlarına göre genişletilip daraltılan esnek bir emek rezervi olarak nasıl yeniden tanımlandığını analiz etmektedir. Üçüncü eksen, uluslararası hukuk ve norm ihlalleri bağlamında zorla geri gönderme (non-refoulement) geriliminin nasıl biçimlendiğini tartışmaktadır. Dördüncü eksen ise, bölgesel yansımaları odağına alarak Herat ve Nimruz kapılarında gözlemlenen insani krizleri ve ikincil göç döngülerini irdelemektedir. Bulgular, İran’ın deportasyon politikalarının yalnızca iç istikrar arayışının değil, aynı zamanda Afganistan üzerindeki nüfuz stratejisinin bir uzantısı olduğunu göstermektedir. Sonuç olarak, İran’ın uyguladığı bu geri gönderme rejimi, göç yönetimini disiplin edici bir araçtan ziyade jeopolitik bir pazarlık alanına dönüştürmekte; Afganistan’da ise yeni bekleme coğrafyaları ve kırılgan yaşam biçimleri üretmektedir.
Anahtar Kelimeler: Geri Gönderme Rejimi, Afgan Göçmenler, Güvenlikleştirme, Zorla Geri Gönderme, Bölgesel Jeopolitik.
The process of expelling Afghans from Iran is the outcome of a multilayered dynamic shaped by the intersection of the country’s prolonged economic crisis, social unrest, and securitization policies. Between 2022 and 2025, the deportation regime gradually became institutionalized, functioning not only as a tool for controlling irregular migration but also as an instrument of domestic legitimacy and foreign policy. At the beginning of 2025, the Iranian government invalidated temporary registration documents (headcount slips), rendering large numbers of Afghans undocumented and triggering widespread identity checks across the country. In the same year, the government announced — and later extended several times — a regularization timetable that compelled Afghan migrants either to leave the country or to renew their legal status. This process accelerated deportation practices and generated severe humanitarian pressures in Afghanistan’s border regions. Although official statistics vary, available evidence indicates that Iran’s deportation policies have become a mechanism not only for maintaining internal stability but also for expanding Tehran’s influence over Afghanistan. This study explores the socio-political and economic dynamics shaping the deportation of Afghans from Iran. The central problematic addresses why Iran’s migration governance has increasingly transformed into a deportation regime, and how this regime operates as both a source of domestic political legitimacy and a regional geopolitical strategy. Methodologically, the study employs qualitative content analysis based on international institutional reports (UNHCR, IOM, ACAPS), various media sources, and secondary academic literature. The analysis is structured around four main axes. The first examines how, through a securitization discourse, the Iranian state constructs Afghan migration as a national security threat. The second analyzes how, under conditions of economic crisis, Afghan labor has been redefined as a flexible labor reserve that can be expanded or contracted according to systemic needs. The third discusses the dimensions of the non-refoulement tension, focusing on violations of international law and norms. The fourth addresses the regional implications, particularly the humanitarian crises and secondary migration cycles observed at the Herat and Nimruz border crossings. The findings reveal that Iran’s deportation policies reflect not only an attempt to preserve internal order but also an extension of its strategic influence over Afghanistan. Ultimately, the deportation regime transforms migration management from a disciplinary mechanism into a geopolitical bargaining arena, while producing new waiting geographies and precarious forms of life within Afghanistan.
Keywords: Deportation Regime, Afghan Migrants, Securitization, Forced Return, Regional Geopolitics.