VİCDAN-TANRI İLİŞKİSİ ÜZERİNE


Aktürk E.

INTERNATIONAL CONFERENCE ON STEM AND EDUCATIONAL SCIENC, Muş, Türkiye, 3 - 05 Mayıs 2018, ss.237

  • Yayın Türü: Bildiri / Özet Bildiri
  • Basıldığı Şehir: Muş
  • Basıldığı Ülke: Türkiye
  • Sayfa Sayıları: ss.237
  • Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Adresli: Evet

Özet

Kişinin eylemde bulunma biçimini doğrudan etkileyen ‘vicdan duygusu’ otoriter (emredici) bir karaktere sahiptir. Kişi çoğu zaman bu duygunun yönlendirmelerine bağlı olarak bir takım eylemlerde bulunduğu gibi (yine bu duyguya bağlı olarak) bir takım eylemleri yapmaktan da kaçınmaktadır. Herhangi bir şeyin doğruluğunayanlışlığına ilişkin kişide oluşan kanaat çoğu zaman bu duygu tarafından belirlenir. Buna göre vicdan duygusu ‘iyi/doğru’, ‘kötü/yanlış’, ‘yapılmalı’ veya ‘yapılmamalı’ biçimindeki kanaatlerle kendisini ortaya koyar. Bu açıdan bakıldığında kişinin vicdanı kendisini bazı eylemlere karşı uyarmakta ve bazı eylemeleri gerçekleştirmek için ise onu zorlamaktadır. Kişi ise çoğu zaman bu duyguya/sese kulak vermekte ve ona uymaktadır. Öyle ki çoğu zaman kişi söz konusu duyguyu dinleyip iyi bir eylemi gerçekleştirdiğinde bunun verdiği mutluluğu/hazı yaşarken; bu duygunun komutlarını dinlemeyerek kötü olan bir eylemi gerçekleştirdiğinde ise utanmakta, sıkıntı çekmekte ve üzülmektedir. Böylece kişinin eylemde bulunma biçimini doğrudan etkileyen vicdanın kişiye ahlakî bir bilgi sağladığı ve bu bilgi doğrultusuna kişinin eylemde bulunmasını talep ettiği söylenebilir. Bu açıdan bakıldığında bir eylemin hem öncesinde hem sonrasında vicdanın çalışmaya/işlemeye devam ettiği görülür. Peki, kişinin eylemde bulunma biçimini doğrudan etkileyen bu zorunlu duygunun kaynağı nedir? Bu duygunun varlığı ile Tanrı’nın varlığı arasında bir ilişki kurulabilir mi? Tanrı referansı vicdanın ikna edici bir açıklaması olabilir mi?

Bir bütün olarak bakıldığında vicdanın sadece kendisine dayanmadığı ve bir şekilde kendisinin ötesinde olan başka bir şeyle ilişkili olduğu söylenebilir. Burada yükümlülük ve sorumluluk duygusu açısından kesin bir kanıt olarak kişileri bilgilendirme; aynı zamanda kişilerin kendi kararından daha yüksek bir yaptırım/onay söz konusudur. Ve bu nedenle vicdanın sesi olarak da tarif edilebilecek bu duygu, kişilerin tecrübelerindeki bütün emredici olgulardan daha farklı olarak zorunlu ve kısıtlayıcı nitelikler içerir. O halde, vicdan duygusunun kişinin kendisinden bağımız bir referansa dayanması; bu duygunun kaynağının ilahi bir referansa dayandırılması mümkündür. Doğru ve yanlışa ilişkin kanaatlerimizi var eden bu duygunun Tanrı tarafından insana verildiği; Tanrı’nın bu duygu aracılığıyla insana doğru ve yanlış olanın standardını verdiği söylenebilir. Öyle ki, diyor Newman, kişide bulunan bu duygunun kaynağı veya nedeni ancak doğa-üstü ve ilahî bir doğa ile açıklanabilir. Bu açıdan vicdan olgusu (kutsal, adil, güçlü, her-şeyi görme, cezalandırıcı olma) gibi sıfatlara sahip olan bir varlıktan hareketle açıklanabilir. Bu durumda insana böyle bir duygunun ancak Tanrı tarafından verilmiş olabileceği düşünülecek olursa bu hem ‘vicdan’ duygusunun nihaî kaynağına ilişkin bir açıklama hem de Tanrı’nın varlığı için bir delil olacaktır. O halde, vicdana ilişkin böyle bir değerlendirme ‘vicdan duygusunun kaynağı nedir?’ sorusuna iyi bir yanıt olmakta ve aynı zamanda, vicdandan hareketle Tanrı’nın varlığına gitmeye de imkan tanımaktadır.