Uluslararası Tarih, Kültür, Dil ve Sanat Bağlamında Bitlis , Fırat ÜNSAL, Editör, Elektronik Basım, Bitlis, ss.1138-1150, 2023
Van Gölü Havzası’nda göz kamaştırıcı doğası ve kadim tarihiyle bilinen Bitlis ilinin Ahlat ilçesi, geçmişten günümüze jeostratejik ve jeopolitik konumu ile ön plana çıkmaktadır. Bölgede yapılan arkeolojik kazılar ve yüzey araştırmaları ile tarih öncesi devirlerden günümüze kadar farklı birçok medeniyete ait kültür varlığının tespit ve tescili gerçekleştirilmiştir. Bu çalışmalar sonucu tespit ve tescili gerçekleştirilerek Ahlat müzesinde koruma altına alınan ve bölgede yaşamış Hıristiyanlara ait bir grup haçkar (haç işlemeli taş) çalışmamızın konusunu oluşturmaktadır. Bu eserler üzerine daha önce herhangi bir bilimsel çalışma yapılmamıştır. Bölgede yaşayan Hıristiyan Ermeniler, 640 yılında İyaz Bin Ganem komutasındaki İslam orduları bölgeyi ele geçirmeden önce Bizans İmparatorluğu’nun hakimiyeti altında yaşamışlardır. 640 tarihinden sonra Doğu Anadolu Bölgesi ve Ahlat şehri kısa aralıklar dışında Emevi, Abbasi, Selçuklu ve özellikle Osmanlı Devleti’nin hakimiyetinde kalmış ve 20. yy. başına kadar kesintisiz bu hakimiyet devam etmiştir. Farklı Türk ve İslam devletlerinin egemenliğinde yaşayan Ermeniler İslam inancının gereği oluşan hoşgörü ortamında yüzyıllar boyunca Müslüman toplumlarla birlikte yaşamayı sürdürmüşlerdir. Ancak 19. yüzyılın sonu ve 20. yüzyılın başında meydana gelen Ermeni isyanları sonucu bu süreç kesintiye uğramıştır. Bölgeyi terk eden Ermenilerden kalan dini mimariye ait eserler işlevsiz kalmış ve zaman içerisinde doğal tahribata uğramıştır. Satın alma yoluyla Ahlat müzesine intikal eden ve inceleme konumuz olan 6 adet kitabeli haçkarda 1706 tarihinde yapıldıkları bilgisi önemlidir. Kitabelerden elde ettiğimiz bir diğer önemli bilgi ise bu haçkarların günümüze gelemeyen ve nerede olduğunu tespit edemediğimiz Surb Astvatsatsin Kilisesi’ne (Tanrının Kutsal Annesi) ait olduklarıdır. Bu haçkarlardan biri tamir kitabesi, diğer beşi ise dua metinleri içeren kitabelerdir. Yazıtların dışında taşların yüzeyindeki gerek geometrik gerekse bitkisel süslemenin çok ince bir tasarım ve işçilik ile işlendiği görülmüştür. Bu açıdan da sanat değeri yüksek eserler olarak karşımıza çıkmaktadır. Ermeni sanatında önemli bir yeri olan haçkarlar, “խաչ (khaç)” ve “քար (kar)” sözcüklerinin birleşiminden oluşmuştur. Bu sözcük dilimize haçtaş veya haç işlemeli taş olarak geçmiştir. Haç süslemeleri IV. ve VII. yüzyıllar arasında ahşap malzeme üzerine işlenirken VII. yüzyıl ve sonrasında daha çok taş eserlerin üzerinde işlenmeye başlanmıştır. XII. ve XIII. yüzyıllarındaki haçkarlar üst seviyeyi görmüş ve farklı bölgelerde ilerleyen yüzyıllarda da yapımı devam etmiştir. Günümüzde de Ermeniler tarafından mimari yapılarda ve mezar taşlarında sevilerek kullanılmaktadır. Bu eserler bize 18. yüzyıl başında Osmanlı hakimiyetinde Tebaa-i Sâdıka olarak yaşayan Hıristiyan Ermenilerin imar ve inşa faaliyetlerinde oldukça aktif olduklarını göstermesi açısından önem taşımaktadır. Ayrıca bu eserlerin günümüzde Ahlat Müzesi’nde korunuyor olması Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin farklı etnik ve dinlere ait kültür varlıklarına ayrım gözetmeksizin verdiği değerin bir kanıtıdır.