Hiperyayın, İstanbul, 2022
Toplumun ahlâkını güzelleştiren temel ilkeleri, mükemmel üslûbu, veciz nazmı, belâgatı, fesâhatı, beyânı, akıcılığı, insanlığa her iki âlemin saadetini temin eden prensipleri ve kesinleşmiş bilimsel verilerle uyumlu olan Kur’ân-ı Kerîm, çağlar boyu hem dostlarını hem de düşmanlarını ciddi anlamda etkilemiştir. Kur’ân, bu özelliğiyle nüzûlünden zamanımıza kadar, yaşanan dönemin özelliklerine, karşılaşılan problemlere, onu anlamaya çalışanların bilgi birikimine ve ilgi duydukları hususlara göre farklı şekillerde tefsir edilmeye çalışılmıştır. Müfessirler, ilk dönemlerde genellikle rivâyet metoduyla Kur’ân’ı tefsir ederken, İslâm toplumunun sınırlarının genişlemesi, yeni olayların ve ilimlerin ortaya çıkmasıyla birlikte dirâyet metodu da ön plana çıkmaya başlamıştır. Zaman içerisinde dirâyet tefsir metodu ve yönteminde de yeni ekoller ortaya çıkmıştır. Bu ekollerden biri Kur’ân’daki kevnî âyetleri pozitif bilimlerin verileriyle tefsir etmeye çalışan bilimsel tefsir akımıdır.
Bilimsel tefsir anlayışı dirâyet tefsirin ortaya çıkmasıyla başlamıştır. Zira kevnî âyetleri pozitif bilimlerin verileriyle tefsir etmeye çalışmak, bir tür içtihat ve görüş beyân etmektir. Zaten bilimsel tefsir hareketi müstakil bir ekol haline gelinceye kadar dirâyet tefsirleri içinde yer almış ve böylece gelişmesini sürdürmüştür. Abbasîler döneminde başlayan tercüme faaliyetleriyle de canlanmıştır. Bu faaliyetler neticesinde, İslâm âlimleri Kur’ân’ı daha fazla düşünmeye ve özellikle kevnî âyetleri anlamaya ve mahiyetini araştırmaya çalışmışlardır. Böylece İslâm alêminde canlılık ve yeniliğe sebep olan felsefe, fizik, kimya, tıp ve astronomi gibi ilimlerde yüzlerce ilim adamı yetişmiş ve bilimsel tefsir hareketinin başlamasına önemli bir etken olmuştur. Bilimsel tefsirin doğuşunu etkileyen dinî, sosyal ve kültürel birçok etken bulunmaktadır. Dinî etkenlerin başında Kur’ân’da her şeyin mevcut olduğu, çıkmış ve çıkacak bütün ilimlerin onda var olduğu hususudur. Ayrıca Kur’ân’da astronomi, jeoloji, biyoloji ve tıp gibi ilimlerle ilgili insanı düşünmeye ve araştırmaya sevk eden âyetler de bilimsel tefsirin doğuşuna neden olan etkenlerdendir.
Kur’ân’da birçok sûrede bilimsel hakikatlere değinilmekte, yeryüzü, gökyüzü, yıldız, dağ, deniz, hava, su, insan, kuş, böcek, evcil ve yabani hayvanlar hakkında pek çok âyet bulunmaktadır. İlk dönemlerde bu âyetlerin mahiyetinden ziyade daha çok onların hikmetleri üzerinde durulmuş, VIII. yüzyıldan itibaren de onların tefsiri üzerinde fikir yürütme sürecine girilmiştir. Kur’ân’da pozitif bilim dallarına ait bilgilerin yer alması, birçok ilim adamını bu yönden Kur’ân’a yönelmeye sevk etmiştir. Bilim ve teknoloji geliştikçe, bilimsel açıdan Kur’ân’a yöneliş ve ilerleme de o oranda gelişmiştir. Kur’ân’da pozitif bilim dallarına ait bazı bilgilerin bulunması, onun bir bilim kitabı olduğu anlamına gelmez. Kur’ân bir bilim kitabı olmaktan ziyade bir hidayet kitabıdır. Zira Kur’ân’ın temel amacı insana yol göstermektir.
Çalışmamızın bilimsel tefsirin yeri, konumu ve işlevinin ortaya çıkmasına katkı sağlayacağı kanaatindeyiz. Çalışmamızda istemeden de olsa düşündüğümüz hataların ve eksik kalan yönlerin hoşgörüyle karşılanmasını bekliyoruz. Bu hususlarda yapılacak her türlü samimi tenkit ve değerlendirmelerin ileriki çalışmalarımızda bizler için ufuk açıcı olacağını düşünüyoruz.
Elinizdeki bu kitap, 2020 yılında Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü’ne takdim edilen “Bilimsel Tefsir Açısından Kur’ân’ın İʻcâzı” adlı doktora çalışmanın gözden geçirilmiş şeklidir.