Hastalıklarda Histolojik Değerlendirmeler, Dr. Öğr. Üyesi Günsel Kirman, Editör, BİDGE yayınları, Ankara, ss.39-59, 2024
Hemoroitler, tüm sağlıklı bireylerde bulunurlar ve üst rektal arter ile üst, orta ve alt rektal venler arasındaki anastomozları çevreleyen yastıklardır (Sun & Migaly, 2016). Bu yastıklar, gevşek bağ dokusu, düz kaslar, arteriyel ve venöz damarlar tarafından oluşturulan anal mukozanın belirginleşmiş çıkıntılarıdır (Lohsiriwat, 2015). Bununla birlikte, "hemoroit" terimi genellikle normal anatomik yapı yerine semptomatik hemoroit hastalığının patolojik sürecini tanımlamak için kullanılır (Sun & Migaly, 2016). Hemoroidal hastalık, normal anal yastıkların semptomatik olarak genişlemesi ve/veya distal yer değiştirmesiyle karakterize edilen yaygın bir anorektal hastalıktır (Lohsiriwat, 2013). Hemoroitler, anormal venöz dilatasyon, vasküler tromboz, kolajen liflerin ve fibroelastik dokunun dejenerasyonu, distorsiyon ve rektal sub-epitelyal kasın yırtılması gibi anal yastık destek dokusunda meydana gelen bozulma veya değişikliklerden kaynaklanır. Ayrıca kan damarı duvarlarında ve bağ dokusunda da şiddetli inflamasyona rastlanmaktadır (Kusumawati & ark., 2022). Antik Çağ’dan beri insanları rahatsız eden Hemoroit, tıp tarihinde en iyi tanımlanan hastalıklardan biridir. Semptomatik hemoroit hastalığına ilişkin eski referanslar binlerce yıl öncesine dayanır ve İncil'in yanı sıra eski Mısır, Babil ve Yunan yazılarında da bahsedilmektedir. Hemoroitle ilgili bilinen ilk söz MÖ 1700 yılındaki bir Mısır papirüsünde şu tavsiye ile geçmektedir: “Akasya yapraklarından oluşan bir merhemi öğütüp karıştırmalısın... ve anüsün içine koymalısın ki, hemen iyileşsin” (Ganz, 2013).